Aynı hatayı tekrar etmemek için elimizden geleni yaparız, ancak bunun için hata yaptığımızı kabul etmek gerekir. Görünüşe göre Google, bir arama motoru olduğu günlerden 2019’a kadar hatasını kabul etmeyen bir şirket imajı çizdi. Aynı zamanda büyük şirketlerin nasıl körleştiklerine dair en güzel hikayelerden birisini bizlere sunuyor. 

Google’ın bugün bir sosyal medya oluşumuna çok da ihtiyacı yok, ancak olsaydı her şey değişirdi. Sığ bir mantıkla Facebook’la iş değer bir sosyal medya kolu, Google’ı açık ara dünyanın en zengin şirketi yapardı. Android ile herkesin cebinde, YouTube ile her ekranda insanların çeşitli yollarla kendilerini ifade edebilecekleri bir ortam kuramadı. 

17 Şubat 2003’te Blogger’ın kurucusu Pyra Labs’ı satın alan Google, metin tabanlı ifade özgürlüğü dönemine sağlam bir adım attı. Aynı yıl MySpace’in en büyük rakibi olan Friendster isimli şirketi bünyesine kattı, sosyal ağ reklamcılığı çalışmalarına başladı. Bir yıl sonra Google tarihi bir fırsatı kaçıracaktı.

2004: Orkut’u hiç duydunuz mu? 

Eğer Google bu sosyal medya işini doğru yapsaydı, büyük ihtimalle Mark Zuckerberg yerine bugünlerde Orkut Büyükökten’i konuşacaktık. Büyükekten, şu anda Hindistan merkezli bir sosyal ağ şirketi olan Hello Network’ün sahibi. Türk mühendis, Google’ın eski üst düzey yöneticilerindendi. Onu Google’da üst mevkilere çıkartan projesi ise Orkut adını verdiği sosyal ağ fikriydi. 

Google, Orkut ismindeki bu projeye çok sıcak bakmış, Büyükökten’i tepe yöneticilerinden birisi yapmıştı. 2004 yılındaydık, bir yıl sonra ortaya Facebook çıkacaktı. Orkut, Facebook bir bebekken 300 milyon kullanıcıya sahipti, Facebook bu sayıya 2009’da ancak erişti. 2008 yılında Büyükökten Google’da ürün yöneticisi oldu, Orkut projesinden ayrıldı. Google, onun yerine bir yönetici bulamadı. Facebook, zamanla Orkut’u kullanıcısı sayısı açısından geçti ve zirvenin sahibi oldu. Orkut 2010 yılında tarihe karıştı, Büyükökten Google’dan tamamen ayrılıp kendi şirketini kurdu. Fakaaaaattt, buraya gelene kadar Google daha çok fırsatı tepecekti.

İLGİLİ HABER

Google’ın Türk Mühendisi Tarafından, Facebook’tan Önce Kurulan Sosyal Medya Devi: Orkut

2004: Gmail çıkageldi

Bir sosyal medya girişimi olmasa da Google 2004 yılında başladığı testleri 2007’de tamamladı ve Gmail’i kullanıma sundu. Şu sıralar dünyanın en çok kullanılan e-posta servisi olan G-mail’de dolaşan postaların %70’e yakını spam içeriklerden oluşuyor. Yani çok büyük ihtimalle beklemediğiniz bir maili ciddiye almıyorsunuz. 

2005: Foursquare yokken Google Dodgeball vardı

Konum tabanlı sosyal medya oluşumu Dodgeball’ı satın alan Google, bir de buradan deneyeyim dediğinde takvimler 11 Mayıs 2005’i gösteriyordu. Telefonların konum bilgilerine göre çalışan Dodgeball, çevrenizdeki kullanıcılara bildirim gönderme şansı veriyordur. Bir nevi, aynı kafede bulunduğunuz bir başka kullanıcıyı, Facebook’ta dürtmek gibiydi. Yani işin içinde duygu, paylaşım yoktu. 

Aynı yıl Google Talk devreye girdi, telefonlar telsiz gibi ücretsiz şekilde kullanılmaya başlandı. Teşekkürler Google, zaten herkesin trafik polisi gibi dolaşmaya ihtiyacı vardı. 

2006 yılında Gmail’e sohbet özelliği geldi.  Google sanırım burada özgeçmiş gönderdiğimiz kişilere “Slm cnm, nbr?” diyeceğimizi düşünmüştü. Aynı yıl ortak belge üzerinde değişiklik yapmaya izin veren Writely hizmeti devreye girdi. Bugün aynı hizmeti Google Dökümanlar olarak kullanıyoruz. 

Tinder yokken Google Romance vardı, ancak sadece bir şakaydı:

Google, 1 Nisan 2006’da Romance isimli bir hizmetini tanıttı. İnsanlar psikolojik özelliklerine ve alışkanlarına göre birbirleriyle eşleşecek, randevulaşacak ve buluşacaklardı. Ne yazık ki Google’ın bu girişimi bir 1 Nisan şakasıydı, cidden. Sonralar da aynı işi yapan Tinder aldı başını gitti. Google yine avcunu yaladı,

Fotoğraf paylaşmak için kurulsa da Photoshop alternatifi olan Picassa kuruldu:

Yine 2006’da Google, bu kez fotoğrafları çevrimiçi düzenlemeye paylaşmaya imkan tanıyan Picassa ile karşımıza çıktı. İnternet üzerinde fotoğraf albümleri oluşturmak hoştu, ancak yine insanların birbirleriyle etkileşime girmelerini sağlayacak temel ögeden yoksundu. Burada fikir beyan etme imkanınız yoktu. 

Bir zamanlar sosyal medya sitesi olan YouTube artık Google’ın oldu:

9 Ekim 2006’de Google, kişisel video içeriklerimizi paylaşma fikriyle yola çıkan YouTube isimli internet projesini 1,65 milyar dolara satın aldı. İşte günden sonra YouTube, artık bir video platformu olmaya başladı. Nitekim hala Facebook ya da Twitter’a doğrudan rakip olacağı bir hizmet değildi. Zaten öyle de olamadı. YouTube’da video paylaşmanın amacı, sizi tanımayan insanlara ulaşmaktı. 

MySpace ve Google, ortak olmaya karar verdi. Hedef Facebook’a doğrudan rakip olmaktı

Daha önce reklam ortaklığı kuran MySpace ve Google, Facebook’un büyeceğini farkına varmıştı. Ortaklığın ilk ürünü, OpenSocial adında bir proje oldu. OpesSocial, diğer bütün Facebook alternatifi olan sosyal mecralara üçünü parti uygulama sunmak, hesapları bir yerden yönetmeye yönlendirme fikriydi. 

Google’ın anlamadığı, insanların her mecrayı farklı amaçlarla kullanıyor olmasıydı. MySpace, Yahoo, Hi5, Bebo, henüz kapanmayan Orkut, Friendster, LinkedIn gibi markalar bu işe ortak oldu. Google bir anda herkesi Facebook’un üzerine salma istemişti. Bu tecrübe mobilde sosyal medya deneyimi için iyi şeyler öğretti, ancak yine başarısızlık yaşandı.

Google Facebook’a kafayı iyice taktı. Sosyal ağ olan ya da olmayan tüm web sitelerini bir noktaya toplayan Friend Connect projesi ortaya çıktı:

Ücretsizdi, geliştiriciler dışında yazılım bilgisi olmayan insanlar da Google’ın Friend Connect ağını kullanabiliyorlardı. Yine bir başarısızlık timsali olduğunu söylemeye gerek yok sanıyoruz. 

Aynı yıl sadece 6 ay sonra fişi çekilen Google Lively adında bir proje daha ortaya çıktı. Google bu projenin amacını “insanların web ortamında kendilerini ifade etmesini kolaylaştırmak” olarak açıkladı, ancak proje kendisini bile ifade edemeden rafa kalktı. 

Yine aynı yıl, arama sonuçlarına bir fotoğraf gibi yorum yapabileceğiniz yeni bir proje daha ortaya çıktı. Search Wiki adındaki bu girişim, Google arama sonuçları altında tartışma döndürme fikrine dayanıyordu. Benzer fikre sahip olan sözlük siteleri bile Türkiye’de alıp başını gitmişken, Google yine kendine ait olmayan bir fikre sahip çıkmaya çalıştı. 

2008, Google için bir çuvallama yılıydı. 

2009’da arkadaşlarınızın konumunu harita üzerinden görebileceğiniz Google Latitude piyasaya sürüldü:

Hani daha önce bir Dogeball vardı, hatırladınız mı? İşte o proje yerini Latitude projesine bıraktı. Hücresel veri yoluyla, insanların birbirleriyle konum paylaşması fikri Google’un hoşuna gitmişti. Aynı zamanda tüm konumunu herkese açan tüm kullanıcıları harita üzerinde görebiliyor, onlarla bağlantı kurabiliyordunuz. Bu sosyal medya işi iyice köşe kapmacaya dönmüştü. 

Aynı yıl Google Waves isimli bir sosyal ağ daha ortaya çıktı. İlk olarak geliştiricilere açıldı, ardından 100 bin kullanıcıya ulaştı. İnsanlar e-mail, sosyal medya hesapları ve wiki sitelerini tek bir yerde görebilme fırsatı yakaladılar. Sonra bu proje bütünüyle e ticaret devi e-Bay’e satıldı. 

2010: İki eski mühendisi Google’ı resmen kazıkladı

Hem arama hem de sosyal medya deneyimini bir araya getiren Aardvark (o nasıl isimse artık, karıncayiyen demek), iki eski Google mühendisi tarafından kurulmuştu. Google, bu projeyi 50 milyon dolara satın aldı. Slogan çok hoştu “Sosyal arama” , ancak bu fikir de tutmadı. 2011 yılında proje rafa kalktı. 

Aynı yıl Google Buzz adında, mesajlaşma platformu da ortaya çıktı. Google e-posta adresleriniz üzerinden, arkadaşlarınızla fotoğraf ve durum paylaşımı yapabileceğiniz, yorumlaşabileceğiniz bir sistemdi. Herkes tüm aktiviteyi Gmail ekranından kontrol ediyordu. 2011’de Buzz’da tarihin tozlu raflarında yerini aldı. 

28 Haziran 2011’de canına tak eden Google, Google+ platfomunu kullanıma açtı:

Bir türlü dikiş tutturamayan firma, artık kesin bir karar vermişti. Kimsenin kullanmayacağı, ancak bir kenarda duracak sosyal medya platformu inşa edilecekti. Çevreler, Konuar ve Video Sohbet gibi diğer firmalardan alınan bazı uyarlama özellikler bu platforma dahil edildi. Kağıt üzerinde Google’ın 4. resmi sosyal ağ girişimiydi, ancak daha fazlası da vardı. 

2011 aralık ayında 18 yaş üzeri 65 milyon kullanıcı barajını aşan Google+, 2012 sonunda 500 milyon kullanıcıya ulaştı. Gel zaman git zaman Facebook ve Twitter’ın mobil deneyimi gelişmeye başladı. WhatsApp ve Instagram’ı bünyesine katan Facebook artık sosyal medya işinin tek lideriydi. Google+, mobil deneyim açısından geri planda kalmaya başladı. 

500 milyon kullanıcı sayısı, 2 milyarlık Facebook’u düşündüğünüzde az geliyordu. Google bu projeye büyük bir inatla devam etti. Taaaa kiii 2019’a kadar.

2 Nisan 2019: Güle Güle Google+ (...)

Google, aldığı bir iptal kararıyla daha sosyal medya kullanıcılarını şaşırtmadı. Evet, az da olsa Google+ kullanan insan vardı. Nitekim Google’ın yapması gereken büyük markaları ve ünlü simaları platforma çekmek, daha renkli bir deneyim sunmaktı. 

Snapchat bile, sadece bir girişim olarak dev şirket Google’a sosyal medya konusunda çalım atabilmişti. Facebook geçen yılların ardından ana hizmetinde gücünü kaybetti, Instagram ile yıldızlaştı. LinkedIn, Microsoft tarafından satın alındı ve altın çağına giriş yaptı.

Google+ haricinde harcanan yüzlerce milyar dolara rağmen Google, sosyal medya konusunda kıvılcım bile yakamadı. Küçük bir evi ısıtacak kadar çalışan Google+ ise 2 Nisan 2019’dan itibaren tarihe karışacak. 

Peki bundan sonra ne olacak?

Google, muhtemelen önümüzdeki yıllarda yeni bir sosyal medya platformu ile karşımıza çıkacak. Bu platform çok büyük bir ihtimalle en güvendiği markası YouTube ile entegre şekilde çalışabilen, Gmail’deki kurumsal normlardan uzak bir yapıya sahip olacak. Hiç olmadı, artık sosyal medya mecrası niteliğine sahip olan bir uygulamayı satın alıp yoluna devam eder. Anlaşılan o ki Google bunu kendi yollarıyla başaramayacak. Her şeye rağmen Google’ın tüm bu başarısızlıktan öğrenmediği kesin.