Dünya çapında milyonlarca çocuk ve genç, okulların kapatılmasından etkilendi.

Salgın nedeniyle çocuklar uzun süredir rahatça dışarı çıkamıyor.

Tüm gün evde vakit geçiren çocukların sosyal hayatı da etkilendi.

Koronavirüs sürecinin çocuklarda yarattığı hasarlar ve pandemi döneminde okula dönüşle ilgili soruları Hürriyet'ten Melin Kahraman, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Elif İpek, çok önemli tavsiyelerde bulundu.

PANDEMİ ÇOCUKLARIN SOSYAL HAYATINDA HANGİ DEĞİŞİKLİKLERE SEBEP OLDU?

Pandemi, okul öncesi dönemdeki çocukların (3-6 yaş) sosyalleşme becerileri kurmaları ve geliştirmeleri için gerekli ortamı maalesef kısıtlamış durumda. Daha önce ebeveynleri ile gittikleri, keyifle oynadıkları park alanlarını şimdilerde tehlikeli bir yer olarak görüyorlar. Bu da çocuklarda, birtakım korkuların doğmasına ve gelebilecek zararlardan korunup kollanmak için ebeveynlerine sığınma ihtiyacına yol açtı. Pandemi ile kapanan okul ve parklar, getirilen sokağa çıkma yasakları, çocukların sosyal ihtiyacını sanal alemde buluşarak gidermesine yol açtı. Bu kez teknolojik cihazlara yoğun şekilde maruz kalmanın getirdiği zorluklar ile karşı karşıya kaldılar. Karantina zamanlarında kısıtlanan ergen bireyler ise daha çok yalnızlaşma, odasına kapanma, sosyal medya üzerinden sosyalleşme, uyku ve yaşam saatlerini aileninkilerden farklılaştırma gibi çözümlere yöneldi. Bu da özellikle sanal alemde sınırsız alana sınır konması, kendi sınırlarının algılanması, otokontrolün sağlanması zorluklarına yol açtı, çeşitli tehlikeler ile karşı karşıya kaldılar ve kalmaktalar.

ÇOCUKLARDA BU SÜREÇTE YAYGIN OLARAK GÖRÜLEN PSİKOLOJİK SORUNLAR NELER?

Maalesef pandemi süreci ile getirilen karantina kısıtlılığı ve evde kalma süreci bu ihtiyaçların akran grupları ile karşılanmasını engelledi. Bu durumun çocuk ve ergen bireylerin kimlik, kişilik gelişimlerinde yarattığı etkileri yakın gelecekte göreceğiz. Fakat bu süreçte ilk tepki agresyon oldu. Kısıtlanan mekanlar ve daralan sınırlar içinde kalan çocuk ve ergenler, kısıtlı alanı paylaşmak zorunda kaldığı bireyden uzaklaşabilmek için sözel ve fiziksel şiddet kullanarak kendine yaşam alanı açmaya yönlendi. Süreci yüksek kaygı ve korku ile karşılayan, çözüm yollarından çok probleme odaklanan ebeveynler ise sözel olarak olmasa bile söz ötesi aktarımlar ile çocuklarına aynı duyguları verdiler ve çocuklar bunları yoğun şekilde hissetti. Evdeki çocuklarına sürekli bir şeyler yaptırmak zorunda hisseden ve bu yönde davranan ebeveynler; çocuklarının kendilerini tanıma, eyleme, sakinleştirme, farkına varma, çözüm üretme, geliştirme süreçlerini ele aldı. Bu durum da çocuklarının kendi kendini geliştirme ve bağımsızlaşma süreçlerini kısıtlamış ve dışa bağımlı hale getirmiş oldu.

OKULLAR KISMİ YÜZ YÜZE EĞİTİM İÇİN HAZIRLIKLARA BAŞLADI. OKUL ORTAMINDAN UZAK KALAN ÇOCUKLAR UYUM SORUNLARI YAŞAYABİLİR. BU KONUDA AİLELERE HANGİ GÖREVLER DÜŞÜYOR?

Çoğu çocuk okula ve özellikle arkadaşlarının yanına dönmek için can atıyor. Online eğitime devam etmek isteyen çocuklar genellikle dışarıdaki tehlikenin, tehlikeyi önleme gücünden daha güçlü şekilde aktarıldığı çocuklar. Ailelere düşen görevler, çocukları önlemlere ve sahip oldukları önlemleri uygulama güçlerine odaklamak ile başlıyor. Okul görevlileri ile iletişimde olmak ve davranış değişikliklerini mümkün olduğu kadar objektif olarak takip etmek, çocuklara yeniden birbirlerine, okul süreçlerine entegre olmaları ve uyumlanmaları, denge kurmaları için zaman vermek ise diğer önemli görevler.

İLK DEFA OKULA BAŞLAYAN ÇOCUKLAR ONLİNE SİSTEME ALIŞTI, ŞİMDİ İSE YÜZ YÜZE EĞİTİME GEÇİŞ VAR. BU SİSTEME ADAPTE OLMALARI NASIL SAĞLANIR?

Çocuklar daima kendi dengelerini bulur, su gibidirler. Rahatsız edici, kast eden bir durum yok ise kolay adapte olurlar. Zaman ve fırsat vermek, sınırları muğlak bırakmaksızın net bir şekilde ifade etmek, sadece zihinsel gelişimlerine değil duygusal süreçlerine ve fiziksel ihtiyaçlarına da odaklanmak öğrencilerin adaptasyonunu kolaylaştıracaktır.

SINIF ORTAMINA UYUM GÖSTERME ZORLUKLARI VE DUYGU DEĞİŞİKLİKLERİ YAŞAYAN ÇOCUKLARA NASIL DESTEK OLUNMALI?

En büyük destek empati ve duygudaşlıktır. Duygusal olarak rahat olmayan, kendini güvende hissetmeyen bireyin zihinsel performans göstermesi beklenemez. Öncelik, duygu paylaşımı, sadece sözel olmayan samimi paylaşımlar ve eş zamanlılıktır. Sadece çocukların problem yaşama ihtimali düşünülür ise tüm süreç çocukların omuzlarına yıkılmış olur. Bu süreçte gereken yardımı vermekte zorlanan bakım verenler de (anne, baba, öğretmen) kendilerini değerlendirerek veya sürece sağlıkla dahil olmak adına uzman yardımı alabilirler.