"Depremzedeler Travmadan Kurtulmak İçin Korkularıyla Yüzleşsin" Önerisi

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Atmaca, depremin psikolojik etkisinden kurtulmak için korkularla yüzleşilmesi gerektiğini belirtti.

"Depremzedeler Travmadan Kurtulmak İçin Korkularıyla Yüzleşsin" Önerisi

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Atmaca, depremin psikolojik etkisinden kurtulmak için korkularla yüzleşilmesi gerektiğini belirtti.

Merkezi Elazığ'ın Sivrice ilçesi olan 24 Ocak'ta 6,8 büyüklüğünde meydana gelen, 41 kişinin yaşamını yitirdiği, 45 kişinin enkaz altından kurtarıldığı depremin yaralarının sarılması için çalışmalar sürerken, psikolojik izlerin silinmesi için de çaba gösteriliyor.

Bu kapsamda Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca depremzedelere birebir psikososyal destek hizmeti sunuluyor.

Depremzedelere psikolojik tedavi desteği sunulan sağlık kuruluşları arasında Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi de yer alıyor.

"RUHSAL ETKİLENME EN ÇOK ÇOCUKLARDA GÖRÜLÜYOR"

Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Atmaca yaptığı açıklamada, deprem, sel, yangın gibi travmatik olayların insanların ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bırakabildiğini söyledi.

"Depremden sonraki ilk birkaç günde oluşan etkiye akut stres tepkisi diyoruz. İnsanlar en temel ihtiyaçları ile uğraşıyorlar. Vücudunda bir yaralanma varsa onun tedavisi, barınma, yiyecek ve içecek gibi temel ihtiyaçların karşılanması için geçen süreye akut stres tepkisi diyoruz. Bir hafta aradan geçtikten sonra ruhsal bir etkilenmeden bahsediyoruz" diyen Atmaca, bu ruhsal etkilenmenin özellikle çocuklarda daha belirgin olduğuna işaret etti.

Atmaca, özellikle anne ve babalar tedirgin olduğunda çocuklardaki tedirginliğin daha fazla arttığını ve çocuğun rahatlayamadığını belirtti.

“OLAYI YENİDEN YAŞIYORMUŞ GİBİ HİSSETME”

Ruhsal hastalık belirtilerini 3 ana grupta toplayabileceklerini ifade eden Atmaca, şunları kaydetti:

"Birinci grup belirtiler, olayı yeniden yaşıyormuş gibi hissetme. Yani en ufak bir seste deprem tekrar oluyormuş gibi hissetme, depremle ilgili rüyalar görme ya da hiç böyle bir uyaran olmadan da deprem ile ilgili hisler oluşması, deprem yeniden oluyormuş gibi hissedilmesidir. İkinci grup belirtiler, kaçınma belirtileri. Yani depremi hatırlatan yerlerden kaçınma, haberlerden kaçınma, depremin görüntülerini ya da binaların yıkımını seyretmek istememe ya da bu tarz görüntüler gördüğünde tekrar depremi yaşantılama. Üçüncü grup belirtiler ise aşırı irkilme belirtileri. Huzursuzluk, sıkıntı, yerinde duramama, çabuk sinirlenme, çabuk tepki gösterme, kolay kızma tarzında aşırı uyarılmışlık belirtileri."

"YAVAŞ YAVAŞ NORMALLEŞMEMİZ LAZIM"

Atmaca, depremden ruhsal olarak etkilenen depremzedelerin bu travmayı atlatabilmesi için devletin tüm kurumları ile hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik psikolojik destek çalışmaları yürüttüğünü bildirdi.

Depremin yarattığı travmanın atlatılmasında aile bireylerinin de birbirine destek olmasının önemine değinen Atmaca, artık yavaş yavaş normal hayata dönülmesi gerektiğini belirtti. Atmaca, şu değerlendirmede bulundu:

"Daha önce yapmaktan kaçındığımız şeylerin yavaş yavaş üstüne giderek, çocuklarımıza ve aile bireylerine mutlaka güven telkin etmemiz, onlara sıcaklığımızı hissettirmemiz, ellerinden tutmamız gerekiyor. Depremin travmatik etkisinden kurtulmak için insanların korkularıyla yüzleşmesi önemli. Depremin düzeyi artçılarla nasıl azalıyorsa, ruhsal olarak etkilenmeyi de mümkün olduğu kadar azaltmamız gerekiyor. Her şeye rağmen şikayetleri devam eden akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz klinik tablolar gelişmiş olan kişilerin psikiyatri polikliniklerine başvurup tedavi almaları gerekiyor."

Atmaca, bu kişilerde öncelikli olarak psikoterapötik destek ve bilişsel davranış terapi yaklaşımlarının uyguladıkları tedavi yöntemleri olduğunu, çok sıkıntılı vakalarda, ilaç tedavileri de ekleyerek bu tarz problemlerin üstesinden gelmenin, hep beraber normale dönmenin, iyileşmenin mümkün olduğunu dile getirdi.

YÜRÜYÜŞÜN ANTİDEPRESAN ETKİSİ

Yürüyüş yapmanın insan vücudu üzerinde antidepresan etkisi olduğuna dikkati çeken Atmaca, özellikle 30 yaşından sonra yürüyüş yapmanın yaşamın bir parçası haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Atmaca, deprem ve benzeri afetlerin travmatik etkisinden kurtulmanın yöntemlerini şöyle sıraladı:

"İnsanlardan duyuyorum, lambayı yakıp ya da televizyonu açarak uyuyorlar. Ne yapacağız? Önce odadaki lambayı söndürüp, diğer odadaki lambayı yakacağız, televizyonu kapatacağız. Daha sonra en uzak lambaya düşürüp, en son gece lambasını yakıp süreci tamamlayacağız. Evine güvenli olduğu söylenmesine rağmen giremeyen bir sürü insan oluyor. Evimiz güvensiz ise girmek zaten doğru bir yaklaşım değil. Ancak evimizin güvenli olduğu söyleniyorsa o evimize girmemiz gerekiyor. Eve girdikten sonra mesela çocuk mutfağa gitmekten korkuyor. Ne yapabilir? Önce anne çocuk ile beraber mutfağa gidip daha sonra tek gitmesini, önce kısa süre daha sonra biraz daha uzun süre orada kalmasını isteyebilir. Korkularımızın yavaş yavaş üstüne gitmemiz, kapalı yerlerden kaçmamamız gerekiyor. Alışveriş merkezlerine gitmek istemeyen insanları duyuyorum. Bu da bir kısır döngüye yol açıyor. Güvenli yerlere daha rahat girebilmeyi sağlamamız gerekiyor."

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner137