Elazığ Baro Başkanı Mustafa Yentür, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ’ın Cuma hutbesinde dile getirmiş olduğu Kur’an hükümlerinin ardından bazı Baroların kınama mesahı yayınlamasının ardından açıklama yaptı.

Elazığ Baro Başkanı Mustafa Yentür’ün açıklaması şöyle;

“24.04.2020 tarihinde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ’ın Cuma hutbesinde dile getirmiş olduğu Kur’an hükümleri nedeniyle bası Barolar tarafından yapılan açıklamaları; büyük üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayım

Mevzuatı en iyi bilmesi gereken bir Hukuk kurumunun 22.06.1965 tarih ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. Maddesi’nden dikkate almadan Kanundan kaynaklı görevini icra eden ve söz konusu kurumun en üst amiri pozisyonundaki kurum Başkan’ını görevini icra etmesinden dolayı kınamak ve O’nun hakkında suç duyurusu yapılacağını/yapıldığını kabul etmek mümkün değildir.

Zira Diyanet İşleri Başkanlığı’nın asli görevi; İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmektir.

 “İnsan Hak ve Özgürlükleri” gereği her hangi bir dine mensup olmak ya da inanmak zorunda değilsiniz. Dilediğiniz hayat pratiğini ya da kendinize idol olarak kabul edeceğiniz zihinsel ve dogmatik sınırları da kabul edebilirsiniz. Hatta sizin yaşamsal döngünüze, düşüncelerinize ya da kalıplarınıza uymayan insanlarla görüşmeyebilir; onlardan nefret dahi edebilirsiniz. Korunan ifade özgürlüğünüzü an’ın gereklerine uygun şekillendirip kamuoyuyla da paylaşabilirsiniz!

Ama şunları yapamazsınız!

•İnsanların kutsalına SAYGISIZLIK YAPAMAZSINIZ,

•Dinsel emir ve telakkilerin aktarılmasını nefret söylemi olarak ADLANDIRAMAZSINIZ,

•Dini inançları sebebiyle insanlara gerici yakıştırması YAPAMAZSINIZ.

Ama böylesine özgürlükçü söylemlere rağmen açıklamayı yapan Barolarımızın Diyanet işleri başkanının açıklamaları ile ilgili yapmış oldukları açıklamaları kabul etmek söz konusu bile olamaz.

Bilinmelidir ki bir taraftan İnsan Hak ve Özgürlükleri’ni savunurken diğer taraftan insanların kutsallarının yok sayılması ve bu kutsal üzerinden fikir beyan edilmesi son derece hassas ve ayrılıkçı söylemlerdir. Hele ki yıllardır tek bir hükmü değiştirilmeyen ve meri olan Hz. Kur’an hükmünün dile getirilmesini nefret söylemi olarak dillendirmek ne derece doğrudur bu hususu toplumun takdirine sunuyoruz.

Yine söz konusu dini değerler üzerinden yapılan ve kamu barışını bozmaya yönelik açıklamalar sebebiyle, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun m.216/3 hükmü açıkça ihlal edildiği yönünde zaten Ankara C.Başsavcılığınca soruşturma açılmıştır.

Bizler Barolarız !

Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.

İnsan temel hak ve hürriyetler savunması yapayım derken T.C. Anayasa’sı m.24 de vücut bulan dini inanç hürriyetine ihlal edilmemeli, gözden kaçırılmamalıdır.

Dert edindiğimiz şey İslamı ve Kuran ı korumak değildir. Zira onları koruyacak kollayacak Yüce güç bellidir, O'nun korunmaya da ihtiyacı yoktur. Kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığını savunma niyetinde de değiliz ancak Toplumun kılcal damarlarına temas ederek topluma zarar verecek eylem ve söylemlerin önüne geçmek ve dur demek Her şeyden öte bir vatandaşlık görevidir. Özellikle çoğu vatandaşının Müslüman olduğu bir ülkede ve yine Ramazan ayı içerisinde bu tip bir tartışmanın yaşanması ve açıklamaları talihsizlik olarak görüyorum.

Anılan sebeplerle saik her ne olursa olsun toplumun kutsalları yok sayılarak yapılan bu talihsiz açıklamaları kabul edilemez buluyor, muhataplarını kamuoyundan özür dilemeye davet ediyorum”