Memur-Sen Elazığ İl Temsilciliği bir basın açıklaması yaparak Suriye’nin İdlib kentinde kimyasal gaz kullanarak kadın –çocuk demeden onlarca masum insanı katleden Beşar Esad ve rejimini kınadı.

Memur Elazığ İl Temsilcisi İbrahim Bahşi yaptığı açıklamaya, “Yine Suriye, yine katliam, yine ölümün kucağındaki bebek ve çocuklar” diyerek başladı. Bahşi, bizler sustukça Ortadoğu’nun yeni vahşet üçlüsü olan Esed, Putin, Hamaney ‘in ölüm kusmaya devam edeceklerini ifade etti. Bahşi konuşmasına şöyle devam etti: “Ya haykırıp ses vereceğiz ya da onursuzca çocukların katilini seyredeceğiz. Biz ses vermek için buradayız. Putin’e, “Elini Ortadoğu’dan çek! İran’a, Esed’i desteklemekten vazgeç!” uyarısını yapmak için buradayız. ‘Esed gitmeli zulüm bitmeli’iradesini ortaya koymak için bu alandayız.”

“BARIŞ VE HUZUR GÜVERCİNLERİNİ KANATLARINDAN VURUYORLAR.”

4 Nisan’da İdlib’de Esed canisinin ölüm makineleri tarafından kimyasal silahlarla çoğu çocuk 150’nin üzerinde insan katledildiğini hatırlatan Bahşi, “İdlib ne ilktir; engellemezsek ne de son olacak. Hama’da, Halepçe’de, Halep’te yaptıklarını İdlib’de tekrar ettiler. İnsanlık, Baas rejiminin vahşetini boş gözlerle izledikçe, İran, Rusya ve Esed soykırımı da aşan vahşetlerine devam ediyor. Vahşetin üç atlısı, üç maymunu oynayan uluslararası toplumdan güç alarak vahşet galerisini büyütüyorlar. Esed’in yaşaması için kardelenleri kanla suluyorlar. Barış ve huzur güvercinlerini kanatlarından vuruyorlar.

Başta Rusya ve İran olmak üzere rejimi destekleyen bütün unsurlar, son kimyasal katliamdan da, öncekilerden de Suriye rejimi kadar sorumludur” dedi.

“İRAN, ÜMMETİN SELAHADDİN’İ OLACAĞINA, BRÜTÜS OLMAYI TERCİH ETMİŞTİR!”

İran, Hama katliamında Hafız Esed’e verdiği desteği bugün de zulüm varisi Beşşar Esed’e verdiğini söyleyen Bahşi, “İran, mazlum ümmetin Selahaddin’i olabilecekken, Brutus’u olmayı tercih etmiştir.

Suriye’nin onurlu halkı, kadınları ve çocuklarıyla sadece Esed’e, Rusya’ya ve İran’a karşı değil Hizbullah, PYD, DAİŞ’e karşı da mücadele ediyor. Bunlarla da sınırlı değil, ABD’nin vahşet diplomasisine, İngiltere’nin ve AB’nin menfaatperestliğine karşı da direniyorlar. Gönüllü Şebbiha çetelerinin algı operasyonlarıyla da başa çıkmaya çalışıyorlar. Türkiye’de, gönüllü Şebbiha çetelerinin Esed’i temize çıkarmaya yönelik saptırma, çarpıtma ve algı operasyonlarına her gün şahitlik ediyoruz. Onlar çocukları yaşatmanın, insanlığın sesi olmanın değil, Esed’i çöküşten, Baas’ı yok oluştan kurtarmanın derdinde ve peşindeler. Suriye halkı, vahşet karşısında ölü numarası yapan BM’nin ihanetine, insan hakları örgütlerinin sağırlığına ve dilsizliğine, ümmet sorumluluğunu taşımayan bölge ülkelerinin körlüğüne karşı da mücadele ediyor” ifadelerini kullandı.

İdlib’te sinir gazıyla katledilen insanlara engel olmayanlar, kendi ülkelerinin sınır inşa ettikleri duvarlar, hendekler ve tel örgülerle mazlumların hayata tutunmasına da engel olduklarını hatırlatan, Bahşi “Batı, duvarların, hendeklerin ve tel örgülerin arkasına sığınadursun, Aylan bebeklerin, Ümran çocukların ve nice isimsiz mazlumun ölümlerine eşlik eden çığlıklar sınır ve engel tanımıyor. O çığlıklar batının kara tarihine yeni bir vicdansızlık senfonisi olarak kaydedilecektir. Biz acımızı, yasımızı ve isyanımızı BM’ye haykırmayacağız. Batı’nın insan hakları diye pazarladığı bildirgelerden medet ummayacağız. Çünkü onlar sadece “bildiriyorlar”, zulüm kendilerine dokunmadıkça insan hakları için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Son üç yılda Suriye’de gerçekleştirilen 162 kimyasal saldırı karşısında BM’nin sessiz kalmasının, sahaya çıkmamasının nedeni budur” şeklinde konuştu.

"BM İSLAM DÜNYASINDAKİ KAN TEZGAHININ SORUMLUSUDUR.”

Birleşmiş Milletlerin  İslam dünyasında kurulan sistematik kan tezgâhının hem sorumlusu hem de sürdürücüsü olduğunu kaydeden Bahşi , “Küresel vesayetin kurucu iradesi BM, taşıyıcı unsuru Güvenlik Konseyi’dir. Filistin’e, Bosna’ya, Arakan’a göz kapatan vetolar bugün Suriye için sahaya sürülüyor. Güvenlik Konsey’i, insanlığın güvenliği için değil, kapitalizmin ve emperyalizmin güvencesi için varlığını sürdürüyor. BM’nin varlık nedeni olan tüm ilkeler, vetoya dayalı vesayet sistemi nedeniyle, bizzat BM’nin gözetiminde ve korumasında çiğneniyor. BM bu sistemle, insanlık için Nuh’un gemisi olmayı değil, insanlığa karşı bir Truva atı olmayı tercih ediyor. Bu nedenle “Dünya 5’ten büyüktür!” iradesi, insani trajedilerle her geçen gün daha çok sarsılan insanlığın geleceği için umuttur. Bizler Büyük Memur-Sen ailesi olarak, katil Esed rejimini, katile ortaklık yapan Rusya ve İran’ı, DAİŞ’le mücadele adı altında Suriye halkını katleden ABD’yi, dilsiz şeytanlığı tescillenmiş uluslararası toplumu ve BM’yi, kendisini Esed ve ortaklarının zulümlerini örtmeye adamış gönüllü şebbihaları kınıyor, lanetliyoruz” diye konuştu.

“ZALİMLERLE HESAPLAŞMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”

Memur-Sen olarak, çağın vicdanı olma sorumluluğunu omuzlarında taşımanın bilincinde olduklarını dile getiren, Bahşi “Yaptığımız yardımlar, eylemler, programlar ve dualarla Suriye halkını destekledik, desteklemeye devam edeceğiz. BM’nin yapısının değişmesi için her platformda “Dünya 5’ten büyüktür!” iradesini savunduk, savunacağız. Bugüne kadar yaptığımız gibi yine zulümleri ifşa etmeyi, zalimlerle hesaplaşmayı sürdüreceğiz. “Esad gitmeli, zulüm bitmeli!” demekten vazgeçmeyeceğiz. Suriye halkı özgürleşene kadar “Rusya ve İran, Suriye’den defol!” diye haykırmayı bırakmayacağız. Bu katilleri ilk defa Suriye’de görmüyoruz. Biz bunları Haçlı seferlerindeki vahşiliklerinden tanıyoruz. Biz bunları katliam ve yıkımlarla katlettikleri Endülüs’ten tanıyoruz. Biz bunları Amerika’da yerli halkı soykırımla yok edişlerinden biliyoruz. Milyonlarca Afrikalıyı köleleştirmelerinden, katletmelerinden biliyoruz. Hiroşima’dan, Nagazaki’den, Çeçenistan’dan, Doğu Türkistan’dan, Kırım’dan, Vietnam’dan, Afganistan’dan, Filistin’den, Irak’tan, Ruanda’dan, Libya’dan, Cezayir’den biliyoruz. Sadece zalimi tanımakla kalmıyoruz, zulümle nasıl başa çıkılır, onu da biliyoruz. Selahaddin Eyyubilerden, Nureddin Zengilerden, Kılıçarslanlardan, Ömer Muhtarlardan, Şeyh Şamillerden, Çerkez Ethemlerden, Sütçü İmamlardan biliyoruz. Evet, Çanakkalelerden biliyoruz” diye aktardı.

“NASIL ÇANAKKALE’DE DESTAN YAZDIYSAK, İNSANLIĞIN KANAYAN YARALARINI DA AYNI RUHLA SARACAĞIZ.”

Eğer Çanakkale geçilmez iradesini Suriye’ye taşıyamazsak daha çok uzun zaman çocuk tabutları taşımak zorunda kalacaklarını belirten Bahşi “ BM’den, AB’den, NATO’dan himmet beklemenin, kendi ellerimizle başımızı giyotine sokmaktan farksız olduğunu biliyoruz. O halde, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabıyla bir araya gelip; nasıl ki Çanakkale’de destan yazdıysak, nasıl ki 15 Temmuz’da işgal girişimini çöpe attıysak, coğrafyamızın ve insanlığın kanayan yaralarını da aynı ruhla saracağız. İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya. İşte o zaman bu tabutların içinde çocuk bedenleri değil, uluslararası dünyanın kirli tezgahları, BM’nin suskunluğu, AB’nin tel örgüleri, emperyalizmin paylaşım planları, mezhep asabiyeleri, ulusal çıkar putları, Şebbiha medyasının algı operasyonları ve ümmetin sessizliği olacak. O halde biliyor ve haykırıyoruz ki; ancak bir olursak, biz olursak başaracağız” dedi.

Basın açıklaması için toplanan ve ellerinde “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun, İdlib çocuklar ölüyor Dünya susuyor” dövizleri bulunan  grup “Zalimler için yaşasın cehennem, Rusya, İran Suriye’den defol, Zalim Esed, Suriye’den defol” sloganları atıp  tekbirler getirdi.  Basın açıklaması zulüm altında bulunan İslam coğrafyasının felaha ermesi için dua edilmesinden sonra sona erdi.