"12. Uluslararası Çayda Çıra Film ve Sanat Festivali"nin açılış galasında ödül töreni de gerçekleştirildi.

Ödül töreninde Elazığ’a sinema alanında yaptığı büyük çalışmalardan dolayı Elazığ’a ilk sinemayı getiren Turan Turan da plakete layık görüldü.  Rahatsızlığı nedeniyle törene katılamayan Turan Turan’ın plaketini Kanal Fırat Spor Koordinatörü Coşkun Kamaç aldı.

Törenin ardından Turan Turan evinde ziyaret edilerek "12. Uluslararası Çayda Çıra Film ve Sanat Festivali”nde aldığı plaket ve sinema hizmet ödülü Kanal Fırat Spor Koordinatörü Coşkun Kamaç tarafından teslim edildi.

KAMAÇ: BU HİZMETLER DEVAM EDER İNŞALLAH

Kanal Fırat Spor Koordinatörü Coşkun Kamaç, “Dün başlayan Çaydaçıra Film ve Sanat Festivali’nde senin şahsına sinema dalında hizmet ödülü verildi. Sen rahatsızdın senin adına ödülü sevgili Murat Turan benim almamı istedi. Ben de aldım ve bu güzel ödülü sana takdim ediyorum. 70 yıllık bir sinemacı olarka ben tebrik ediyorum, ellerinden öpüyorum. Nice yıllara inşallah. Bunun yanında bir de Çaydaçıra Film Festivali’ne katkı sunduğun için plakette beraberinde verildi senin adına. Turan Turan adına. ‘12. Uluslararası Fil Festivali’ne göstermiş olduğunuz destekten dolayı teşekkür ederiz.’ O da hizmet ödülü. Ben kutluyorum, nice yıllara diyorum. Başta rahmetli babanız İhsan Turan, onun başlattığı bir aile şirketiyle hem sinemacılık, hem matbaacılık hem de basın yayın organlarına hizmetler yaptınız Elazığ’da, ilkleri yaşattınız. 1930 yılındaki matbaayla başladı. İhsan Amca vefat etti, siz ikinci kuşak olarak 4 kardeşten siz hayattasınız Allah sağlık sıhhat versin. Sonrasında üçüncü kuşak dediğimiz evlatlarınız sevgili Murat Turan ve Eşref Turan devam ettirdi bu geleneği, torunlar devam ettirdi, yeğenler devam ettirdi. Allah kalanlara sağlık sıhhat versin. Ben sizleri kutluyorum, nice yıllara diyorum. Bu gelenek, bu hizmetler devam eder inşallah” diye konuştu.

TURAN: BİZİM YAZLIK SİNEMAMIZ VARDI

89 yaşındaki Turan Turan ise, “Bizim yazlık sinemamız vardı. Yazlık sinemayı tabi yazı oynatıyoruz, kışın oynamıyordu. Buna bir öncelik edelim dedik, babamıza o zaman rica ettik. ‘baba bize bir kışlık sinema yaptır kışın da orada oynayalım, üstünü de yazlık yapalım’ dedik. Babam bizi kırmadı. Babamız Elazığ’ın en eski ailelerindendi ve zengindik. Elazığ’ın en güzel yerinde Gazi Caddesi’ndeydik. Babam da bizi kırmadı. Matbaamız vardı o zaman gazetemiz vardı. Bize kışlık sinemayı yaptı. 1952’de Gölcük Sineması diye açtık. Eski yazlığın devamı oldu. Ondan sonra müşteri çok 3-4 matina yapıyorduk hiç yer bulunmuyordu. Salı ve Cuma günleri yalnız bayanlara oynuyordu, yalnızca kadınlara. O zaman kadınlar her Salı her Cuma gelirken beni çok severlerdi. Aile gibiydik. Kimi börek getirir kimi sarma getirir kimi taş ekmeği getirirdi. Bzi sürekli ağırladılar, biz de onlara sürekli film gösterirdik” dedi.

TURAN: BEN GİDEMEDİM VE GİTMEDİĞİME DE PİŞMAN OLDUM

Turan Turan, “1974 senesinde de Süreyya Duru, Duru Film Elazığ’da film çekecekti diye Elazığ’a geldiler. Daha nereden duymuşlarsa bana geldiler ve dediler ki ‘film çekeceğiz ize yardımcı ol’. Hay hay dedim. Bederena, Perihan Savaş, Aytaç Araman 2 oyumncu ile çok güzel bir film çektik. O film 4 tane ödül kazandı. ‘Bederana’ 1974’de. Ondan sonra Süreyya Bey bana telefon açtı. O aynı sene. ‘İllaham atla gel’ ben dedim ‘bakalım eğer babam müsaade ederse gelirim.’ Biz çünkü babaya bağlıyız, 4 kardeşiz ve 1 aile olarak Elazığ’da 4 kardeş bulunuyoruz. Faka babamız müsaade etmedi. ‘Sen İstanbul’a gidersen orada rahat durmazsın.’ dedi. Bizi bırakmadı, ben gidemedim ve gitmediğime de pişman oldum. Keşke İstanbul’a gitseydim. O ara Yılmaz Güney geldi. Elazığ’ın tanıdığım çok tanınmış bir oyuncu. Yılmaz Güney askerliğini o zaman Elazığ’da yaptı. Sürekli gidip geldikçe çok samimi olduk ve o aynı teklifi İstanbul’da yaptı. ‘Turan Abi atla gel’ dedi. ‘Burada sen bana film çek, bana film çek ben yazıhanede oturacağım.’ ‘Bana senin gibi bir adam lazım’ dedi. Ona da gidemedik” ifadelerine yer verdi.

TURAN: BABAMIZ, İSTESE ELAZIĞ’I ALACAK GÜÇTEYDİ

Elazığ’ın saygın ailelerinden olan Turan Turan, “Hiç eski Elazığ’dan eser kalmamış. Bir zenginlik düşmanı, ondan sonra birbirini ezmek, birbirini yok etmek. Ben öyle gördüm. Zaten baba öldükten sonra ben 25 sene İstanbul’da kaldım. Elazığ’ı sürekli özlüyordum. Fakat böyle olduğunu bilseydim; gelip buraya yerleşmezdim. Burada evimizde var, ev aldım, hanımı kaybettikten sonra burada bakıcım var, bana bakıyor. Babamız, istese Elazığ’ı alacak güçteydi babamız. Sürsürü, şimdi bu oturduğumuz yerler üzüm bağıydı” diye konuştu.

HABER: SITKI TAŞEL