Türkiye'nin, 1960'ta Antalya'nın Finike ilçesi yakınlarında başlayan su altı arkeolojik kazı ve araştırma macerası, artık Türk bilim insanları ve balık adamları tarafından sürdürülüyor.

Bu yıl devam eden toplam 10 su altı arkeolojik kazı ve araştırma projesinde 255 eser müzelere kazandırıldı.

Tunç Çağı'na ait dünyanın en eski ticaret gemisi, Arkaik Dönem'e ait sanat eserlerini barındıran ve Akdeniz'de bulunmuş tek heykel taşıyan gemi batığı, Osmanlı denizciliğini aydınlatacak buluntular barındıran Osmanlı Dönemi Batığı, mavi suların derinliklerinden kalmış önemli kültür mirasları arasında yer alıyor.

Son yıllarda artan bilimsel çalışmalarda ulaşılan eserlerin yerinde sergilenmesi için Türkiye'nin denizlerinin kıyısında birer su altı arkeoloji müzesi oluşturulması için çalışmalar da sürüyor.

Batığa ulaştığınızda adeta zaman donuyor"

Türkiye Batık Envanteri Projesi Kazı Başkanı Doç. Dr. Harun Özdaş, dalışta inilen her bir metrenin geçmişe yolculuk olduğuna dikkat çekerek, "Batığa ulaştığınızda adeta zaman donuyor. Batıkların tamamı hiçbir canlının dokunmadığı bir zaman kapsülü gibi. Bu, benim için hem denizi hem arkeolojiyi meslek edinmiş bir kişi olarak büyük mutluluk" dedi.

Harun Özdaş, bu kadar zengin kültürel mirasa sahip bir ülkede yaşadığı için kendini çok şanslı hissettiğini vurgulayarak, bu varlıklara bilimsel olarak sahip çıkmaya ve onları ortaya çıkarmaya çalıştıklarını söyledi.

Su altı arkeolojisinin temel ilgi alanının gemi arkeolojisi olduğunu anlatan Özdaş, şöyle konuştu:

"Bu çerçevede bakıldığında teknoloji tarihine veri toplayan bir bilim dalıyız. Bir batığın kazısını gemi yapım teknolojisinde eksik sayfaları tamamlamak için tercih ediyoruz. Kazılar bir zaman dilimine ait batıklar üzerinde gerçekleşiyor. Bu batıkların mevcut bütün materyallerini bilimsel yöntemlerle kazıp ortaya çıkarıyoruz. Daha sonra müzelerde koruma altına alınıyor."

"16. yüzyılın öncesinde ticaret, sonrasında ise savaş gemileri çoğunlukta"

Doç. Dr. Harun Özdaş, özellikle İzmir, orta ve kuzey Ege bölgelerinde Osmanlı dönemine ait çok sayıda gemi tespit ettiklerini söyledi.

Oldukça derin sularda çalışmaları sürdürdüklerini vurgulayan Özdaş,"70-80 metre derinliklerdeki batıklara yüksek teknoloji, robot teknoloji dediğimiz uzaktan kumandalı kamera sistemleriyle ulaştık. Bunlar 16. yüzyıl ve sonrası, yani Osmanlı dönemi. Bizim için içlerinde de en önemlisi Koyun Adaları Batığı. Burada bulduğumuz gemi üzerinde ilk tespitimizi 2018'de yaptık. 2019'da ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Alemdar gemisi ile Türkiye'nin arkeolojik alandaki en derin su altı çalışmasını gerçekleştirdik. 16. yüzyılın öncesinde daha çok ticaret gemilerini, sonrasında ise daha çok savaş gemilerini buluyoruz" dedi.

255 eser çıkarıldı

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun da çalışmalara bu yıl Kocaeli'deki Kerpe Koyu ve Yalova'nın Altınova ilçesi kıyılarındaki kazıların eklendiğini anlattı.

Ülke genelinde 6'sı su altı kazısı, 4'ü su altı araştırması olmak üzere 10 çalışmanın yürütüldüğüne dikkat çeken Coşkun, "Geçen yıl karada ve su altında yaptığımız toplam çalışma 502 idi. Bu yıl 602'ye çıkardık. Her yıl araştırmalarımızın ve arkeolojik çalışmalarımızın sayısı artarak devam ediyor. Bu yıl su altı arkeolojisinde kendimiz açısından yeni bir zirveyi yakaladık. Önümüzdeki yıl daha da ileriye gitmeyi hedefliyoruz. Su altındaki kazı ve araştırmalarımızdan 255 eser çıkarıldı ve müzelerimizdeki yerini aldı" dedi.

Su altı ören yerleri ve kültür rotaları oluşturulacak

Su altı çalışmalarının temel amacının, bilimsel bilgi üretmek olduğunu anlatan Yahya Coşkun, şöyle konuştu:

"Ama bilimsel bilgi ürettikten ve bu batıkları bulduktan sonra bunun tabii bir sonucu oluyor. O da turizm açısından getirdiği doğal bir görülme isteği. Şimdi bu çerçevede su altı ören yerleri üzerine çalışıyoruz. Su altı kültür rotaları oluşturmaya çalışıyoruz. Tamamlandığında yeni su altı kültür rotalarında turizm amaçlı dalış imkanları olacak. Ama bazı özel yerler var. Mesela İznik Gölü'nde yaptığımız çalışma kıyıya çok yakın, su da oldukça çekilmiş durumda, İznik Gölü'nde hocamızın teziyle belki de Birinci Konsil'in toplandığı bazilikayı kazıyoruz. Burada bazı yerlerde yaklaşık 1 metre kadar derinlik gözüküyor, o nedenle dalarak değil de etrafından yüzer bir iskeleyle dolaşıma açmayı planlıyoruz. Yakın zamanda bunu da tamamlayacağız."

Zengin su altı kültürel varlığını korumak için paydaşlarla önlemler silsilesini hayata geçirdiklerini vurgulayan Coşkun, Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik komutanlıkları, üniversiteler, müze çalışanları, bazı yerlerde de balıkçılara kadar geniş bir yelpazeyle koruma ağı oluşturduklarını da söyledi.