Ziyaretçilerin güvende olması için Osmanlı'da verilen "Seyahat İzinleri"

Ticaret, kültürleri tanımak ya da araştırma... Nedenleri farklı olsa da insanlar yüzyıllardır seyahat ediyor. Zengin Osmanlı toprakları da yoğun ziyaretçi çekiyordu.

Ziyaretçilerin güvende olması için Osmanlı'da verilen "Seyahat İzinleri"

Batı ile doğuyu birbirine bağlayan Osmanlı İmparatorluğu dünyanın en önemli ticaret güzergahı üzerindeydi. Kültürel ve dini ziyaretler için çok zengin bir coğrafyaya sahipti. Tarihe damga vurmuş en önemli medeniyetlerin topraklarına, Mısır’a, Yunan kentlerine, Doğu Roma’ya, Kudüs’e Anadolu ve Mezopotamya’nın tamamına hükmediyordu.

Tüm bu nedenler Osmanlı topraklarını seyahat için cazibe merkezi haline getiriyordu. Ancak Osmanlı topraklarına girmek öyle kolay değildi. “Mürur tezkeresi” veya “yol emri” denilen prosedürler ile yabancıların ülkeyi ziyaretine izin verilirdi. Yabancılara veya Osmanlı halkına verilen ‘seyahat izinleri’ ülkeyi güvenle ziyaret edebilmek için önemliydi.

Ne zaman başladı?

Fatih Sultan Mehmet döneminde ilk kez 1463’te Franko Bohaniç adlı bir gayrimüslime ailesiyle birlikte Osmanlı’ya yerleşme izni verildi. Bu emirlere “il-can mektubu” denirdi.

Osmanlı’yı ziyaret etme izinleri ise 1535 yılında Fransa’ya verilen ayrıcalıklar ile başladı. Maddelerden biri Fransızlara Osmanlı topraklarına giriş izni veriyordu.

“İlk olarak yukarıda adı geçen Büyük hükümdar ve Fransa kralı adına, her birinin hayatları süresince ve krallıkları, beylikleri, eyaletleri, kaleleri, beldeleri, limanları, iskeleleri, denizleri, adaları ve şimdi ellerinde bulunan ve sahip oldukları ve ilerde olacakları yerler için, adları geçen hükümdarların bütün uyruklarından isteyenler silahlı ve silahsız gemileriyle birbirlerinin limanlarında, şehirlerinde ve herhangi memleketinde ticaretleri ve malları için dolaşabilsinler ve gelebilsinler…”

Osmanlı’yı ziyaret etme amaçları ve verilen izinler

Bir yabancı Osmanlı sınırları içinde seyahat edebilmek için 18-19. yüzyıllarda, İstanbul’da görevli elçilere başvuru yapardı. “Yol emri”, elçilikten alınan yazı ve padişahın emriyle verilirdi. Görevliler sorduğu zaman seyahat eden kişinin yanında bu belgelerin bulunması ise zorunluydu.

Yabancıların ve Osmanlı vatandaşlarının aldığı izinler 1831 yılına kadar kadılar tarafından düzenlenirdi. 

Mürur tezkeresinde seyahat edecek kişinin adı, nereye gideceği, yaşı, boyu, sakal, bıyık ve göz rengi gibi fiziksel özellikleri yer alırdı. Aynı zamanda bu belgelerin kaç adet verildiği, belgelerden ne kadar ücret alındığı defterlere kaydedilirdi. Daha sonra bu defterlere kaydedilen tutarlar hazineye gönderilirdi. 

Ülkeye ticaret yapmak için gelenlere verilen seyahat izinlerine ise ‘ticaret yol emri-hükmü’ denirdi. 

Ayrıca ülkede düzenlenen panayırlar için de izin almak gerekirdi. Silivri’de her yıl 8 Eylül’de yapılan Meryem Ana panayırı… Panayıra kara ve deniz yoluyla birçok ziyaretçi gelirdi. Ziyarete gelenlerin ise seyahat iznini taşıması zorunluydu.

Seyahat kanunları

10 Şubat 1841 tarihinde çıkarılan Men-i Mürur Nizamnamesi ile ülke içinde yapılacak seyahat kurallar ile güvence altına alındı.

Nizamnamede yer alan 5, 8 ve 9. maddeler yabancıların ülke içindeki dolaşımıyla ilgiliydi. Kara yoluyla gelecek olan ziyaretçiler gittikleri şehirlerde bulunan görevli memura elindeki izni imzalatmalıydı. Deniz yoluyla İstanbul’a gelenler ise elinde bulunan belgeleri Haliç’te gemide bekleyerek gelecek olan memura imzalatırdı.

Yabancıların Osmanlı Devleti’ni ziyareti için bazı belgeler gerekli olsa da bu evrakın bir kanunla düzenlenmesi ilk kez 14 Şubat 1867’de Pasaport Odası Nizamnamesi ile yapıldı. Bu nizamnameye göre elinde seyahat izni bulunan yabancı, iznini kendi konsolosundan veya Osmanlı Devleti’nin elçi ve şehbenderlerine vize ettirmeliydi. 

İlerleyen yıllarda da ziyaret izinleri için 1884, 1894, 1911, 1918 yıllarında çeşitli düzenlemeler yapıldı.

Osmanlı Devleti neden böyle bir belgeye ihtiyaç duydu?

Osmanlı döneminde ziyaretçilere seyahat izni verilmesinin en önemli sebepleri arasında nüfus artışını ve göçü engellemek ve devletin güvenliği yer alıyordu. Ayrıca, Müslüman olarak kendini tanıtan casusların ülkeye girişini engellemek de isteniyordu.

Osmanlı büyük bir devlet olsa da belli bir yerden sonra ülkeye yapılan göçü engellemek zorundaydı. II. Meşrutiyet gelene kadar bu süreç böyle devam etti. 

Kaynak: TRT Haber 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner137