Koronavirüsün ilk gününden bu yana bilim insanları özellikle bazı gruptaki kişilerin hastalığı daha ağır geçirdiğine dikkat çekiyor. Toplum arasındaki yaygın kullanımıyla “şeker” yani diyabet hastaları da bu risk grubunun içinde yer alıyor.

Pandemi mücadelesiyle geçen bir yılın ardından koronavirüs-diyabet ilişkisi konusunda çok önemli veriler elde edildi. Hastalığı atlatanlarda diyabet gelişebildiğine yönelik tespitler yapıldı. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Mazhar Müslüm Tuna, “Koronavirüsten sonra diyabet sıklığının arttığı yolunda gözlemler mevcut. Ancak bunu kesin olarak söylemek için biraz daha zamana ihtiyaç var” diyor.

GİZLİ DİYABET UYARISI

COVID-19’a yakalanan ve diyabetik olmayan kişilerde kan şekerinin yükselebildiğini, hastalığı atlattıktan sonra çoğunlukla kan şekerinin normale döndüğünü belirten Doç. Dr. Tuna, bu süreçte karşılaşılan bir başka durumu ise şöyle anlatıyor:

“Bazı hastalarda var olan ancak hastanın fark etmediği veya bilmediği gizli diyabet aşikar hale geldi. Ülkemizde diyabet olup bunun farkında olmayan ve bu nedenle tedavi göremeyen yüzbinlerce birey var. Pandemi süresince hastane başvurularının azalması ve yapılması gerekli tetkiklerin uzun bir süre boyunca geciktirilmesi, diyabet tanısının zamanında konulmasını da geciktirdi.”

Doç. Dr. Tuna, koronavirüsün Tip 1 diyabet riskini artırdığına ilişkin gözlemlere de dikkat çekiyor:

“Koronavirüs, sadece akciğer ve damarları değil, pankreası da hedef alıyor. Pankreas bezinin çalışmasını yavaşlatıyor. Bu durum genetik olarak yatkın bireylerde Tip 1 diyabetin ortaya çıkmasına yol açabiliyor.”

DİKKAT EDİLMEZSE ÖLÜM RİSKİ ARTIYOR

Diyabeti olanların COVID-19’u normal bireylere nazaran daha ağır geçirdiğini ifade eden Doç. Dr. Tuna başka uyarılarda da bulunuyor. Örneğin, diyabetin COVID-19’dan ölme riskini 3-4 kat artırdığının altını çiziyor. Peşinden önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor:

“Diyabeti ikiye ayırmak gerekiyor. Kontrollü diyabeti olan hastalarda ölüm oranı, normal insanlara göre biraz daha yüksek. Ancak kan şekeri çok yüksek seyreden hastalarda, hastanede kalış süresi, yoğun bakıma yatış ve ölüm oranı çok daha yüksek. Yani diyabetin kendisinden ziyade, kan şekerinin kontrol altında olup olmaması daha önemli.”

Diyabetik bireylerin kaygı duymak yerine çözüme katkı sağlaması öneriliyor. Doç. Dr. Tuna, “Diyabet riski insanları korkutmasın” diyor ve devam ediyor:

“Ben diyabetim, COVID-19 geçirirsem ölürüm gibi bir düşünce çok yanlış. ‘Kontrol altında olursam, kurtulurum’ demesi gerekir. Kan şekeri yüksek seyredenler ise, mutlaka hekim kontrolünde tedavisini düzenleyip gerekli önlemleri almak zorunda.”

“Diyabet ülkemizde oldukça sık görülüyor. Hastaların neredeyse yarısı diyabet olduğunun farkında bile değil. Koronavirüs sürecinde çoğu kişi hastaneye giderek tetkik yaptırmayı aksattı. Yine diyabet hastalarının birçoğu da kontrollerini aksattı. Hatta ilaç kullanmayı bırakanlar bile var. Hastaların mutlaka randevulu bir şekilde gerekli önlemleri alarak bir sağlık merkezine gidip kontrollerini yaptırmaları gerekiyor. Diyabetik bireylerin en geç üç ayda bir kontrollerini yaptırmasını tavsiye ediyoruz. Bu hastaların kan şekerinin düzgün seyretmesi özellikle bu süreçte büyük önem taşıyor.”

Diyabeti olanların beslenmeden egzersize dikkat etmesi gereken pek çok ayrıntı var. Doç. Dr. Tuna özellikle egzersizin üzerinde durarak, “Asla hareketsiz kalınmamalı. Egzersizin hem diyabet gelişim riskini azalttığı hem de diyabetik kişilerde kan şekeri kontrolü üzerine olumlu etkileri olduğu iyi biliniyor. Sokağa çıkma kısıtlamaları egzersiz yapmaya kesinlikle mani olmamalı. Televizyondan ya da internetten egzersiz videoları izlenerek uygun egzersizler yapılabilir” diyor.

Diyabeti olanlarda beslenme ve egzersizin önemine bu sözlerle vurgu yapan Doç. Dr. Tuna’nın tavsiyeleri aslında herkes için:

“COVID-19 geçirme korkusu, kısıtlamaların olması, maddi ve manevi kayıplar mental stres ve kaygı bozukluğuna yol açtı. Yine bu süreçte, hareketsizlik, aşırı kalorili gıda tüketimi, çerez ve gazlı içeceklerin tüketiminin artması, televizyon veya internet başında geçirilen sürenin uzaması, fazla miktarda kilo alımı, uyku düzeninin ve kalitesinin bozulması diyabet gelişmesine zemin hazırlayan faktörlerdir. Bu nedenle moral bozmadan, sağduyulu olarak bu sürecin geçici olduğunu hatırlamalı ve en güzel şekilde, sağlıkla atlatmaya çalışmalıyız.”