Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları cevapladı.

"Türkiye'nin bünyesini güçlendirmenin yolu reform"

Küresel risklere de değinen Şimşek, reel sektörün kur riskini yönetmeye yönelik çok önemli bir reform yaptıklarını anımsattı. 2008 yılında vatandaşların dövizle borçlanmasını kaldırdıklarını hatırlatan Şimşek, son olarak da KOBİ düzeyinde şirketlerin dövizle borçlanmasına sınırlama getirdiklerini belirtti.

Şimşek, "Biz şimdi büyük şirketler için de hazirana kadar süreci tamamlayacağız ve büyük oranda ya gidecekler kendilerini hedge yapacaklar, kendilerini korumaya alacaklar ya da döviz geliri olmayanlar dövizle borçlanamayacak." ifadesini kullandı.

Kamu maliyesi ve bankacılık sistemine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şimşek, sistemin bütün bileşenlerini olası şoklara karşı güçlü ve sağlam tuttuklarını dile getirdi.

Şimşek, Türkiye'nin bünyesini şoklara göre güçlendirmesinin en kalıcı yolunun "reform" olduğunu vurgulayarak, gelecek 6 ayda Türkiye'de yeni bir reform seferberliği içinde olacaklarını bildirdi.

"Gündemimizde yeni zam yok"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Bu reformlar seçim hazırlığı mı?" sorusuna, "Kesinlikle değil. Genelde seçimin arifesinde kimse reformdan bahsetmez, oturup sınırlamalara gitmez, makro ihtiyati tedbirler almaz. Şu anda çok net olarak söyleyeyim, bizim gündemimizde olan bir konu değildir. Biz Türkiye'nin gelecek performansını nasıl daha iyileştiririz ve şoklara karşı direncini artırırız, onun çabası içindeyiz." yanıtını verdi.

"Yeni zamlar kapıda olacak mı? "şeklindeki soru üzerine de Şimşek, "Gündemimizde yeni zam diye bir şey yok. Tam aksine kamu maliyesinde alan olduğu ölçüde biz enflasyonu düşürmek için idari fiyatları daha düşük düzeyde tutma çabası içindeyiz. En son sözleşme gereği Avrasya Tüneli'nde bir fiyat artışı oldu. Biz orada nihai tüketiciye yansıyan fiyat artışı çok yüksek olmasın (geçişlerde) diye KDV'yi indirdik." diye konuştu.

"Terör bertaraf edilirse Türkiye'nin önü açılmış olur"

Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin bir soru üzerine Şimşek, Türkiye'nin bu müdahalesinin meşru ve uluslararası hukuka da uygun olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin geçmişte aldığı kararların her ülkeye meşru müdafaa hakkı tanıdığını anımsatan Şimşek, "Çok açık ve net olarak Türkiye terörle mücadele ediyor. Bu, Türkiye'yi daha mı kırılgan yapıyor? Hayır. Esas terörle mücadele etmezseniz, terör tehdidi devam ederse orta-uzun vadede Türkiye'nin geleceğini riske atmış olursunuz. Terörün Türkiye maliyeti çok büyüktür. Dolayısıyla eğer terörü bir şekilde bertaraf edebilirseniz o zaman Türkiye'nin önünü açmış oluyorsunuz." diye konuştu.

Şimşek, bu konudaki analizlerin belli bir siyasi perspektifle yapıldığını ve çoğunun objektif olmadığını belirterek, toprak bütünlüğünü kaybeden Suriye'nin terör açısından ciddi tehdide dönüştüğünü anlattı.

Türkiye'nin bu noktada "Ben buraya karışmıyorum" diyemeyeceğini vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:

"Bunun sonuçlarıyla da ister istemez karşılaşıyorsunuz. Şu anda 3,5 milyon civarında Suriyeli kardeşimiz bir insanlık trajedisi nedeniyle Türkiye'ye sığınmış durumdalar. Bunların içinde 370 bine yakın Kürt kardeşimiz var. Bu PYD/PKK terör yönetiminin bir anlamda ne kadar zalim olduğunu ortaya koyuyor. Zamanında Türkiye'ye gelen Kürtler geri gitmedi. Çünkü PYD/PKK terör örgütü Batı'nın gösterdiği gibi iyi ve sempatik değil, zalimdir."

"Başbakan Yardımcısı ve Kürt olduğumu söyledim"

Davos ziyaretinde Zeytin Dalı Harekatı'na yönelik yapılan yorumlara ilişkin soru üzerine Şimşek, birçok kapalı oturumda bu konunun gündeme geldiğini söyledi.

Şimşek, "Ben bu toplantılarda, Başbakan Yardımcısı ve Kürt olduğumu söyledim. Orada, 'Annem ve babam zengin veya siyasi anlamda güçlü bir aile değil, tarımla geçinen, okuma yazma dahi bilmeyen bir aile' dedim. Türkiye'nin bu anlamda Kürtlerle bir sorunu olmadığını anlattım. Avrupa da birlerce etnik grubu içeriyor ama bir vize ile bütün sınırlar kalkıyor. Avrupa için böyle bir perspektif varken kalkıp Ortadoğu için neden bir futbol takımı tutar gibi etnik veya mezhep eksenli çatışmalara daha fazla zemin hazırlanıyor, daha fazla körükleniyor?" dedi. 

"Geleceğe iyimser bakılması için sebep çok"

Şimşek, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki eğitim ve istihdama yönelik bir soru üzerine, Türkiye'de geçen yıl 1 milyon 317 bin vatandaşın iş sahibi olduğunu hatırlattı.

Avrupa Birliği'ne (AB) bağlı 28 ülkenin toplamında ise geçen yıl net istihdam artışının 1 milyon 946 bin kişi olduğuna işaret eden Şimşek, küresel kriz sonrası 10 yıllık dönemde bütün AB'nin net istihdam artışının 5,6 milyon kişi olduğunu bildirdi.

Şimşek, aynı dönemde Türkiye'nin tek başına 8 milyon 400 bin kişiye istihdam sağladığını vurgulayarak, şunları söyledi: 

"Bizim gençlerimizin de geleceğe bu anlamda iyimser bakması için sebep çok. Türkiye gerçekten ciddi bir başarı hikayesi. Rakamlar çok net, çok çarpıcı ve ortada. Türkiye'de işsizlik oranının hala yüzde 10,3 olduğunu dillendiren bazı kesimler var. Doğru, çünkü Avrupa'da çalışma çağındaki nüfus yıllık yüzde 0,1 artıyor. Türkiye'deki söz konusu nüfus yıllık 1,7 yükseliyor yani Türkiye'de her yıl neredeyse çalışma çağındaki nüfus yaklaşık yüzde 2 artarken, Avrupa'da bu durmuş durumda." 

"Kaliteyi artırmada öğretmen en kritik değişkendir"

Şimşek, AK Parti hükümetlerinin okul öncesi eğitim konusuna çok önem verdiğini ve bu konuda ciddi çalışmalar yaptığını belirterek, son dönemde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının ciddi şekilde azaldığını söyledi.

Bu konuda derslik sayısının belirleyici olduğunun altını çizen Şimşek, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının kaliteyi de artırdığını bildirdi.

Şimşek, öğretmen kalitesinin de önem taşıdığını vurgulayarak, "Kaliteyi artırmada öğretmen en kritik değişkendir ancak rekabetin olmadığı yerde inovasyon ve verimlilikten bahsedemeyiz. Ülke açısından da öyle, okullar açısından da öyle. Ciddi devlet destekleriyle özel okulların payını artırıyoruz. Özel okulların normal eğitim içindeki payı 15 yıl önce yüzde 2'nin altındaydı, şu an yüzde 8 civarı. OECD gibi ülkelerde ortalama yüzde 19'un üzerinde. Özel sektörün var olan kapasitesini devlet desteğiyle artırıyor." diye konuştu.

"Tehdidi bertaraf için tedbirler alındı"

Türkiye'deki mevcut olağanüstü hal (OHAL) durumunun eğitim ve akademik alana etkisine yönelik soru üzerine Şimşek, Türkiye'nin durup dururken OHAL sürecine girmediğini belirterek, son dönemde Türkiye'nin başına büyük felaketler geldiğini söyledi.

OHAL kapsamındaki kamudan ihraçların ya terör örgütüyle veya FETÖ'yle ilişkili suçlar nedeniyle gerçekleştiğine işaret eden Şimşek, şunları kaydetti:

"Türkiye'ye ve milletine sadık olmayan, iradesini başka bir merkeze teslim etmiş birinin ülkemize ne faydası olur? En önemli konu, Türkiye gerçekten kendi demokrasisine ve hukuk devletine yönelmiş çok büyük bir tehdidi bertaraf etmek için tedbirler almıştır. Bu tedbirleri alırken eksiklikler olduysa o nedenle bir komisyon kurulmuştur ve şu anda o komisyon bütün değerlendirmeleri yapıyor." 

Kaynak: AA