Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 10. Büyükelçiler Konferansı katılımcılarına verilen öğle yemeğinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;

10. Büyükelçiler Konferansı vesilesi ile sizleri milletin evinde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Dün başlayan konferansın ülkemiz, milletimiz ve diplomasimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanlığı görevini devraldığım günden beri iç siyasette olduğu gibi dış politikada da yoğun bir temponun içinde olduk. Meydanlarda milletimize verdiğimiz söze bağlı olarak makamında oturan değil koşturan, terleyen bir Cumhurbaşkanı olmaya çalışıyoruz.

Yurt dışında da ülkemizin gücüne güç katmak için mücadele ediyoruz. Toplam 113 yurt dışı seyahati gerçekleştirdik. 50'si resmi ziyaret olmak üzere 60 devlet başkanını ülkemizde misafir ettik. Pek çok üst düzey toplantıya ülkemizde başarıyla ev sahipliği yaptık.

Konferans uluslararası ilişkilerimizin durumu ve başarısı açısından çok kıymetli bir imkandır. Bu seneki toplantının daha öncekilerden farkı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk toplantısı olmasıdır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tarihimize, kültürümüze, milletimizin beklentilerine ve ülkemizin ihtiyaçlarına en uygun modeldir. Ülkemiz bir daha Güneş Motel vari utanç kaynaklarına şahit olmayacak. İstikrarsızlıklarla boğuşmak zorunda kalmayacaktır. 24 Haziran gecesi sandığın renginin belli olmasıyla beraber daha önceki tartışmaların hiçbiri yaşanmamıştır. Milletimizin alkışlanması gereken bir diğer başarısı böylesine bir değişimi demokrasinin kurallarını işleterek yapmasıdır. Dünyanın birçok yerinde çatışmalara neden olabilecek tarihi bir değişim Türkiye'de tam bir demokrasi şöleni ile gerçekleşmiştir. 

"İnsanı dikkate almayan hiçbir sistem aşarılı olamaz"

Sistem ne kadar mükemmel olursa olsun başarısını veya başarısızlığını belirleycek olan temel faktör insandır insan unsurudur. İnsanı dikkate almayan hiçbir sistem başarılı olamaz. Yeni yönetim sistemimizin de başarı çıtasını hiç şüphesiz insan belirleyecektir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde amir ne kadar önemli ise riyasetinde çalışan personelleri de o kadar önemlidir. Genel müdürün rolü ne kadar mühim ise, vatandaşlarımızın huzuru için görev yapan bekçimizin de görevi o kadar önemlidir. Statüsü konumu, ünvanı ne olursa olsun devlet teşkilatımızın tüm kadrolarının aynı şuur ve adanmışlıkla meseleye eğilmesi gerekiyor. Hiç kimsenin sistemi tıkamasına, yavaşlatmasına müsaade edemeyiz.

Yeni dönemde üst kademe yöneticilerimizin omuzlarına eskisine göre çok daha büyük sorumluluklar düşüyor. Özellikle bulundukları ülkelerde devletimizi ve Cumhurbaşkanlığı makamını temsil eden siz değerli büyükelçilerimizin mesuliyetleri daha da ağırlaşıyor. Sizler bugüne kadar görev yaptığınız yerlerde büyük bir ülkenin evlatları olarak faaliyetlerinizi başarıyla sürdürdünüz. Devletimizin dış politika vizyonuna uygun olarak pek çok çalışmada yer aldınız.

Türkiye'nin son yıllarda elde ettiği uluslararası zaferlerde dirayetli tavrının yanında siz büyükelçilerinde çok büyük katkıları bulunuyor.

"Türkiye ekonomide de bir kuşatma ile karşı karşıyadır"

Görünen köy klavuz istemez, son bir kaç haftadır yaşadığımız hadiseler hepimize şu gerçeği bir kez daha gösterdi. Türkiye diğer alanlarda olduğu gibi, ekonomide de bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Gezi olayları ile başlayan, 17/25 Aralık girişimi ile devam eden, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ile bir üst aşamaya taşınan saldırıların bir müddet daha devam edeceği açıktır.

Türkiye'nin bağımsızlığı ekonomik çıkarlarını, milli onurunu haysiyet ve şahsiyetini hedef alan bu atakların farklı biçimlerine karşı da hazırlıklı olmalıyız. Son yıllarda terörden, ekonomik manipülasyonlara bir dizi operasyona maruz kalmamızın asıl sebebi milli menfaatlerimiz noktasında tavizsiz bir tutum takınmış olmamızdır.

Milletimizin emanetini namusumuz bilip üzerine gölge düşürmedik. Siyasetin yeniden vesayetin eline geçmesine izin vermedik. Toplumsal çatışma senaryolarını engelledik. Terör örgütleri üzerinden kurulan oyunları kısa sürede deşifre edip önüne geçtik.

Suriye'de DEAŞ ile mücadele bahanesi ile etrafımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridoruna rıza göstermedik. Döviz kurundaki gelişmelerin ekonomik hiçbir temelinin olmadığı tamamen ülkemize bir saldırı mahiyeti taşıdığı muafık muhalif herkesin ortak tespitidir. Ben yaptım oldu diyemezsin istediğin kadar Başkan ol ne olursan ol. Akşam yatıp sabah kalkıp demir çeliğe şu kadar vergi koydum diyemezsin. Ülkeler bütün hesabını bir devamlılık üzerine yapıyor. Ondan sonra Uluslararası güven diye birşey kalır mı?

Bir taraftan stratejik ortak olacaksın diğer taraftan stratejik ortağına ayaklarına kurşun sıkacaksın. Bir taraftan Afganistan'da herkes terk ederken beraber olacaksın, Somali'de beraber olacaksın, NATO'da beraber olacaksın. Ondan sonra kalkıp stratejik ortağını sırtından vurmaya yöneleceksin. Böyle birşey kabullenilebilir mi? Bunlara bizim eyvallah etmemiz mümkün değildir.

"Türkiye'nin ekonomik dinamikleri sağlamdır, güçlüdür"

Bugün yaşadığımız hadisenin ne 1994 krizi ile ne 2001 krizi ile ne 2007 krizi ile bir ilgisi yoktur. Gerçekten bambaşka bir durumla karşı karşıyayız. Bu saldırılara karşı Hazine ve Maliye bakanlığımız ile diğer ilgili ekonomi birimlerimiz gerekli adımları atıyoruz atmaya devam edeceğiz. Şu anda bizim bütün bu olaylar karşısında temkinli bir şekilde attığımız adımlar var atacağımız adımlar var çeşitli planlarımız var. Kurun geldiği yerin ekonomik izahı olmadığı gibi biz kur şöyle oldu kur böyle oldu demek suretiyle battık bittik böyle birşey yok. Türkiye'nin ekonomik dinamikleri sağlamdır, güçlüdür, yerindedir ve yerinde olmaya da devam edecektir.

Döviz kurunun özellikle ekonominin kuralları içindeki makul seviyesi ne ise en kısa zamanda oraya da oturacaktır. Hiç endişe etmeyin. Bu konuda rahat olun. Ülke olarak bu süreçte serbest piyasa ekonomisinin kurallarından asla taviz vermedik vermeyeceğiz.

Çıkartılan söylentilere hiç kimse itibar etmemelidir. Sosyal medya üzerinden bir çok ekonomik terör kişilikleri var. Onların yaptığı çalışmalar var. Bunlara karşı da şu anda yargımız tedbirlerini almıştır onların da üzerine gidiyor. Bunları yakaladığımız yerde de gereken cezai müeyideyi bunlara uygulayacağız. Çünkü bütün bunlar bu vatana ihanettir. Bu ihanet şebekelerine de elini kolunu sallayabilirsin demeyeceğiz dedirtmeyeceğiz. Biz bu oyunu gördük ve duruşumuzdan taviz vermeyeceğimizi bir kez daha ilan ederek tavrımızı ortaya koyduk. Diğer alanlar da da aynı şekilde yolumuza devam ediyoruz.

"Bu tür spekülasyonları yapanlara bedelini ödeteceğiz"

Neler söylüyorlar; işte C planı, C planının ardında yatan gerçek şu, nedir sermayeye el koyma. Sen beni hafıza kayıtlarımı nereden okuyorsun bunlar falcı mıdır nedir anlamak mümkün değil. Böyle birşey mi açıkladık? Böyle birşey mi söyledik? Neye göre bunu söylüyorsun? Bunlar malesef gerçekten ihanet şebekesi. Ama biz bunlara yüz vermeyeceğiz, gereği neyse işte bu tür spekülasyonları yapanlara da gereken bedeli ödeteceğiz. Milli güvenliğimizi tehdit eden FETÖ ihanet çetesinin ve bölücü terör örgütünün sadece saldırılarını engellemekle kalmadık inlerini de başlarına geçirdik bunların da inlerini başlarına geçireceğiz.

"Maruz kaldığımız oyunların gayesi ülkemizi tekrar boyunduruk altına sokmaktır"

Türkiye'yi kendi vatandaşları ile beraber yüz milyonlarca insanın umudu haline biz getirdik. Göreve geldiğimizde Türkiye'nin durumu neydi biliyorsunuz. Bugün geldiğimiz durum nedir o da ortada. Ülkemize yönelik son yıllarda artan saldırıların hedefi asla şahıslar, partiler, kurumlar değildir. NATO müttefiki olarak ciddi bedeller ödemiş bir devlete karşı her alanda böylesine düşmanca bir tavır içerisine girilmesinin hiçbir makul gerekçesi yoktur. Burada amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Hatta mümkünse bağcının dişlerini dökmek, ciğerini sökmektir. Bunların yapmak istediği bu. Burada asıl mesele Türkiye'yi iddialarından, hedeflerinden ve ısrarla dile getirdiği hak ve adalet arayışından vazgeçirmektir. Maruz kaldığımız oyunların gayesi ülkemizi tekrar boyunduruk altına sokarak cüssesi büyük ama içi boş bir kağıttan kaplana dönüştürmektir. Dertleri bu. Hangi bahane ile yapılırsa yapılsın, hangi cafcaflı kavramlarla süslenirse süslensin operasyonun gerçek hedefi budur. Bu saldırılardan alnımızın akı ile çıkmamızda milletimizin birliği, beraberliği ve desteği ile mümkündür.

"Hukuksuzlukları bize kimse dayatamaz"

Adları sanları cüsseleri kendilerine biçtikleri rol ne olursa olsun küresel sistemin kabadayıları bedeli kanla ödenmiş kazanımlarımıza hoyratça destursuzca el uzatamaz. Hele hele sözüm ona hukuk namına hukuksuzlukları bize kimse dayatamaz. Türkiye'nin dış politikada kırmızı çizgileri bellidir. Bizim gayemiz milletimizin huzur ve emniyeti yanında yakın komşularımızdan başlayarak bölgemize ve dünyaya istikrarın hakim olmasıdır.

Barışı sağlamanın yolu her alanda aktif olmaktan, güçlü olmaktan, sözünü dinletebilir olmaktan geçiyor. Aktif bir dış politikanın en önemli icracılarının başında da büyükelçilerimiz geliyor. Sahada olmadan masada olunamaz. Elbette masada iyi temsil edilmeden de sahadaki kazanımlara sahip çıkılamaz. Hem sahada hem masada varlık göstermeden sulhün idamesini sağlamak hayalden öteye gitmez.

Devletlerin başarısının sırrı şayet barış istiyorlarsa daima savaşa hazır olmalarında yatar. Biz hazırız onu da söyleyeyim. Her şeyimizle hazırız.

Suriye'de gerçek anlamda barışın ve huzurun sadece ülkemizin güvenliği sağladığı yerlerde bulunuyor olması bu sözün en açık ifadesidir. Göç meselesinden terörle mücadeleye insani krizlerden bölgemizde akan kanın durdurulmasına kadar pek çok meselede bu anlayışla hareket ettik bu anlayışla hareket ediyoruz. Avrupa ülkelerinin yıllardır savunageldikleri prensipleri hiçe sayarak insanları dikenli tel örgülere mahkum ettikleri mülteci krizinde biz elimizi taşın altına koyduk. 2011'den beri canını kurtarmak için kapımıza gelen sığınmacıların diline, dinine, etnik kimliğine bakmadan ev sahipliği yapıyor insan onuruna uygun bir şekilde onları ağırlıyoruz.

"İslam karşıtı söylemlerin giderek Avrupa siyasetini rehin aldığını görüyoruz"

Bu insanlar için kendi bütçemizden Birleşmiş Milletler hesaplamalarına göre harcadığımız rakam 32 milyar doları buldu. Yük paylaşımı konusunda Avrupa Birliği verdiği sözün henüz çok çok gerisinde bulunuyor. Buna karşılık ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve İslam karşıtı söylemlerin giderek Avrupa siyasetini rehin aldığını görüyoruz. Irkçı ve yabancı düşmanı akımların her seçimde oylarını artırıp yönetime ortak olması Avrupa ülkelerinde yaşayan 6 milyon vatandaşımızla beraber tüm dünya için de büyük bir tehdittir.

Geçtiğimiz asırda iki büyük cihan harbi yaşayan Avrupa bu işin sonunun ne olduğunu en iyi bilmesi gereken yerdir. Asırlardır farklı kültürlerin, inançların, etnik kimliklerin barış içinde bir arada yaşadığı Türkiye bu zorlu sürecin atlatılması için insiyatif almaya hazırdır. 

Rusya ile memleketimizin çıkarlarının gerektirdiği şekilde ilişkilerimizde ilerlemeler kaydettik. Körfez'deki kardeşlerimizle ticaretten diplomasiye, ikili işbirliğinden bölgesel krizlerin çözümüne kadar yoğun bir mesai içindeyiz. Çin'in ekonomik vizyonu ile kendi ekonomik hedeflerimizin uyuşması bu alanda önümüze yeni ve önemli fırsatlar çıkartıyor.

"Orta Asya ziyaretlerimizi sıklaştıracağız"

Arakan Müslümanlarının maruz kaldığı zulmü bir nebze azaltmak ve en temel haklarına kavuşmalarına sağlamak için insanlığın gözü, kulağı ve sesi olduk. Asya Pasifik'te, Latin Amerika'da, Afrika'da kararlı bir şekilde sürdürdüğümüz açılım politikalarımıza hız kesmeden devam ettik. Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan başta olmak üzere Türk dünyası ile bağlarımızı çok daha ileriye taşıdık. Önümüzdeki dönemde Orta Asya ziyaretlerimizi sıklaştıracağız ilişkilerimizi daha da geliştirip derinleştireceğiz. Kardeş coğrafyalardan FETÖ terör örgütünün tamamen temizlenmesi için mücadelemizi yoğunlaştıracağız. Tarihi kültürel ve beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar ile hiç kimseyi dışlamadan istikrar ve güvenlik odaklı çabalarımız artarak devam ediyor. Filistin davası ve Filistinli kardeşlerimizin hukuk mücadelesi, dış politika önceliklerimiz arasındadır. İlk kıblemiz Kudüs'ün statüsüne yönelik tacizlere asla sessiz kalmadık, kalmayacağız. Türkiye ekseni tek bir bölgeye mahkum edilemeyecek kadar büyük ve önemli bir ülkedir.

Kaynak: TRT Haber