PSİKOSENTEZ METODU İLE KENDİNİ BİL YAŞAMINI DÖNÜŞTÜR DİYORSUNUZ. BU DÖNÜŞÜM NASIL BAŞLIYOR? BU METOD HAKKINDA BİLGİ ALABİLİR MİYİZ?

Dönüşüm, içsel dönüşüm bir süreç.  Ancak kişi “ben duygu, düşünce kalıplarımı, bana zarar veren davranış biçimlerini değiştirmek istiyorum” diye samimi bir adım attığında bu süreç başlıyor. Psikosentez 20.yüzyılda modern psikolojinin oluşmasına çok katkısı olan Dr. Psikiyatrist Roberto Assagioli tarafından kurulmuş bir psikoloji ekolü. Dünyadaki ülkelerin çoğunda okulları ve terapi merkezleri olan bir ekol. Bu yapılarda Klinik Psikologların yürüttüğü terapi bölümü var, bir de benim içinde bulunduğum ve uluslararası sertifikaya sahip olduğum Psikosentez Yaşam Koçluğu bölümü.

Psikosentez Metodu;  psikosentezin ana yapısına, özellikle Meditasyonu ve Derin Astrolojiyi ekleyerek oluşturduğum bir yöntem. Derin astroloji danışanların spiritüel, psikolojik geçmişi ve yaşam döngüleri hakkında  ciddi ipuçları veriyor. Bir danışan genelde bir hedef belirleyerek veya birlikte o hedefi belirlememizi talep ederek bu çalışmaya başlıyor. Bu süreçte; belirlenen hedef doğrultusunda ilerlerken, kendisini sabote eden alt kimlikler tespit ediyoruz ve onları nasıl yönetebileceğini çeşitli psikosentez teknikleri ile ele alıyoruz. Zaten kişi bu alt kimlikleri fark edip kabul edince değişim başlıyor. Hangi duygu ve düşüncelerin kendisini zorladığını, bunların temel kaynağını ve bu kalıpları nasıl yeni ve yapıcı kanallara aktarabileceğini öğrenmeye başlıyor. Yani aslında, zorlayıcı iç enerjileri fark ettikçe özellikle alt kimlik çalışma teknikleri ile bu zorlayıcı duyguları yönetebilmeye başlıyor.

Bu süreçte her seansta meditasyonu da kullanıyorum. Meditasyon iç enerjilerimizi anlamak, iç merkezimize doğru derinleşerek dengede kalmamızı sağlıyor. Tüm bu uygulamaları dikkatli ve güvenli şekilde uyguladığımda, bir  süre sonra danışanlarımda köklü değişim oluşuyor. Kendilerine ve yaşamlarına bakış açıları değişiyor. Kendi duygularını yönetmeyi öğreniyorlar. Ve  böylece gerçek bir dönüşüm başlıyor yaşamlarında.

PANDEMİ DÖNEMİNDE HEPİMİZİN HAYATI FARKLILAŞTI. DAHA AZ SOSYALLEŞMEYE BAŞLADIK. BU DÖNEMDE RUH SAĞLIMIZI KORUMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

Pandemi dönemi, ki hala belli devam ediyor hepimizi eve bağladı. Ben şöyle bir tanım yapıyorum: pandemide insanlar  “kendi içine düştü.” Normal dönemlerde, İç’e dönmek, içinde neler oluyor diye bakmayan bunun yerine dışta çeşitli aktivitelerle içindeki sorunlu enerjileri bastırmayı, onlardan kaçmayı tercih eden insan kendi içine düştü.  Aynı evin içinde kimi çekirdek aile içinde, kimi ise tek başına kaldı. Ve ilişkilerdeki ele alınması ertelenmiş sorunlar yüzeye çıktı. Kaçacak bir yer olmayınca da, zorunlu olarak İÇ’e döndü bir bölümü, bir iç araştırma zorunlu hale geldi. İster durum böyle olsun, isterse yaşamlarında  büyük sorunlar olmasın, her şekilde çok sınırlı sosyalleşme, insan için zorlayıcı bir unsur. Bu nedenle de bu dönem, her zamankinden daha çok meditasyona zaman ayırmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü meditasyonlar, insanı içteki merkeziyle yeniden tanıştırır. Aslında her şey içimizde bizim. Ama biz hep dışta yaşamaya, dışa bakmaya alıştığımız için, ihtiyacımız olan denge, huzur ve dinginliğin içte olduğunu unutuyoruz. Meditasyon bize bunu hatırlatıyor. İç merkezimizle temasa geçerek bir anlamda orada köklenerek, tek başınalığın güzelliğini, huzurunu ve içte bütün olma duygusunu deneyimletiyor. Doğada uzun yürüyüşler ve meditasyon bizi bu dönemin zararlı etkilerinden uzak tutar. Şunu hatırlamalıyız: Kendini bilmek, anlamak ve iç huzuru yakalamak İÇ’e ait bir durumdur. Ve meditasyon bu anlamda eşsiz bir araçtır.

HAYAL KIRIKLIKLARI, ENDİŞE, ÖFKE, KORKU, ACI, KISKANÇLIK GİBİ DUYGULARI HEPİMİZ YAŞIYORUZ. BU ZORLAYICI DUYGU VE DURUMLARLA NASIL BAŞ EDEBİLİRİZ?

Zorlayıcı duyguları fark etmemiz çok önemli. Ve o duygu ile yüzleşmek, onu onu kabul ederek onu yönetebilmek. Genelde biz; zorlayıcı bir durumun ortaya çıkardığı yine zorlayıcı bir duygu olduğunda iki tip tepki veririz:

1- O duyguyu tetikleyen duruma/kişiye öfkelenerek ve suçlayarak ve ani tepkiler vererek.

2- O duyguyu bastırarak, ondan kaçarak. İkisi de çözüm değil.

Birincisinde suçluyu/sorumluyu hep dışta arayarak ve dışta duygu patlamaları yaşayarak, hem ilişkilerimize zarar verir hem de asıl içte görmemiz gereken sorunu görmezden gelerek o sorunun daha da büyümesine neden oluruz. Oysa bastırılan her zorlayıcı duygu içte daha da köklenir ve bizi o yönetir. Bu nedenle de zorlayıcı duygularla kavga etmek, onları yok edilmesi gereken bir düşmanmış gibi görmek veya bastırmak yanlıştır. Bunun yerine her seferinde böyle bir duygu yaşadığımızda, örneğin öfke diyelim, o öfke duygusunu kabul edelim. Ama onunla özdeşleşmeden. Psikosentezde biz hiçbir duyguyla özdeşleşmemek gerektiğini bunu yerine o duyguyu bir enerji olarak kabul etmeyi vurgularız. Yani diyelim ki öfkeyi ele alıyoruz: “Ben çok öfkeliyim” yerine, “Bir öfke enerjisi hissediyorum” demek beyne farklı bir mesaj verir. Böyle bir ifade o duygunun bizi yönetmesine izin vermez. Ve sonra: “Ben bu öfke enerjisini kabul ediyorum. Ama ben her türlü duygunun ötesindeyim” diye vurgularız. Bu basit ama çok etkili çalışmayı her zorlayıcı duyguda uygulayabiliriz. Özellikle düzenli olarak uygulandığında, artık o zorlayıcı duyguları özdeşleşmeden yönetir hale geliriz.

DANIŞANLARINIZDAN EN SIK DUYDUĞUNUZ ŞİKAYET NEDİR?

Özellikle son zamanlarda çok kişinin yaşamda anlam bulmakta zorluk çektiğini gözlemliyorum. Amaç oluşturmak, ama kalıcı amaç oluşturmak zorlaşmış görünüyor. Bunda elbette pandemi sürecinin ve o sürecin zorlayıcı koşullarının çok etkisi var. Bir taraftan da ben bunun yararlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü “benim bu yaşamda anlamım ve amacım nedir” sorusunu sormak insanı bir çeşit içsel yolculuk ve içsel sorgulamaya doğru götürür. Bu da çok önemli. Çünkü bu dünya yaşamını salt doğmak, beslenmek, çiftleşmek ve sonra da ölmek gibi sığ bir anlayış insanı zaten bir anlam boşluğuna sürükler. O yüzden de yaşam anlamı ve amacını sorgulamak çok değerli ve sağlıklı bence.

2022 İÇİN ÖNERİLERİNİZ NEDİR? DAHA İYİ BİR YAŞAM İÇİN 2022’DE NELER YAPALIM? HEDEFLERİ UYGULAMADA SIKINTI YAŞAYANLAR İÇİN ÖNERİLERİMİZ NEDİR?

Her yeni sene yeni hedefler konulur genelde. Ve o hedeflerin çoğu bir şekilde sekteye uğrar. Çünkü dışa yönelik hedefler bir çok kez alt kimlikler tarafından sabote edilir. Çünkü o alt kimlikler, mesela korkan alt kimlik, güvensiz alt kimlik vb. içte ihmal edilmiş sorunlu enerjilerdir. Ve bize seslerini duyurmak ister. Biz onları duymamakta ısrar ettikçe de çığlıkları yükselir ve bizi yaşamımız sabote ederler. İşte tam da bu nedenlerle 2022 için “Kendimizi Tanımak” içsel hedefini koyalım diyorum ben.  Kendimize vereceğimiz en güzel hediye kendimizi bilmektir bu yaşamda. Zayıflıklarımız, dürtülerimiz, arzularımızı iyi tanımak, zorlayıcı duygularımızı yönetmeyi öğrenmek ve İÇ’te bir bütün olup dengede kalabilmek yeni senenin hedefi olmalı hepimiz için.