Pasif evler, enerjiyi kullanmakta pasif ama konforda aktif binalar olarak tanımlanıyor. Yapılarda ısıtma ve soğutma için harcanan enerjiyi ve yapının enerji konusunda dışa bağımlılığını minimuma indirmek amaçlanıyor. 1991 yılında, Almanya’da Dr. Wolfgang Feist tarafından geliştirilen bu sistem tüm iklim koşullarında uygulanabiliyor. Türkiye’deki bina kriterleri göz önüne alındığında, pasif evler %90 oranında enerji tasarrufu sağlıyor.

Her ne kadar pasif ‘ev’ olarak bilinse de, bu metot büyük yapılara, konser salonlarına, gökdelenlere, fabrika binalarına uygulanabiliyor. Yeni binalar ‘pasif ev’ olarak inşa edilebileceği gibi mevcut binalar da pasif eve dönüştürülebiliyor. Türkiye’de şu an üç pasif ev örneği bulunuyor. Paris İklim Anlaşması hedeflerine ve değişen iklim koşullarına bakarak bu örneklerin artacağı düşünülüyor.
Örneklerinin çoğalması beklenen, gelecekte de adından söz ettirecek pasif evleri Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yüksek Mimar Seda Güleç ile konuştuk.

Enerjiyi kullanmakta ‘pasif evler’

Bir termos gibi düşünün

Güleç, “Bir termos gibi düşünün” diyor. Termosun içinde muhafaza edilen ısı, kayıp ya da kaçak olmadığı için uzun süre muhafaza edilebiliyor. Pasif evlerde de istenilen koşullar çok az enerjiyle sağlanıp muhafaza edilebiliyor. Bir yapının pasif ev olabilmesi için beş kriter aranıyor. Güleç bu kriterlerin binanın enerji tasarrufuna odaklandığının altını çiziyor.

Kriterlerden biri yalıtım. Bu yapılarda çatıda, duvarlarda, temelde çok güçlü bir yalıtım uygulanıyor. İkinci kriterse güçlü pencere sistemleri. Çoğu mekanda kullanılan tek veya çift camlar yerine, pasif evlerde içi yalıtımlı ve üç camlı sistemler kullanılıyor.

Üçüncü kriter sızdırmazlık. Sızdırmazlık pasif evler için oldukça önemli. Güleç, “Delik bir havuz mantığını düşünün. Havuzu suyla doldurursunuz ama mutlaka bir yerlerden kayıplar vardır. Sızdırmazlık burada minimum safhada olduğu için, ciddi anlamda içerdeki ısıyı da uzun bir süre muhafaza edebilen yapılardır” diyor.

Ayrıca, Güleç’in aktardığına göre, binadaki metrekare başına düşecek enerji tüketiminin 120 kilovatın altında olması gerekiyor.

Son kriterse havalandırma. Bu yapılarda kullanılan havalandırma sistemleri, evlerde kullanılan diğer sistemlere göre %75 enerji tasarruflu. Ayrıca 7/24 temiz hava akışını sağlıyor. Yani içerdeki kirli havayı dışarı taşırken, dışardaki temiz havayı içeri alıyor. Güleç’in aktardığına göre, pandemi döneminde Almanya’da pasif ev sertifikalı okullar, içerdeki kirli hava sürekli dışarı atılabildiği için kapanmadan eğitime devam edebilmiş.

Fotoğraf: AA

[Fotoğraf: AA]

Farklı iklim şartlarında kriterler farklılaşıyor

Pasif binalar her iklim şartına uyarlanabiliyor.

Mesela, binanın soğutma yükünü hafifletmek için gölgeleme elemanları, panjurlar, cephe seçimleri, güneş kontrollü camlar kullanılıyor. Yazın yaprakları açan, kışın dökülen bitkiler bile gölgeleme elemanı olabiliyor. Yani güneş ışığı içeriye kontrollü bir şekilde alınıyor. Güvenliğin sağlanarak pencerelerin geceleri açılması öneriliyor. Bu sayede bina soğutuluyor.

Ekstrem yapılar değil

Güleç, yeşil binaların ekstrem yapılar gibi görüldüğünü ama durumun böyle olmadığını anlatıyor:

“Özellikle Avrupa’ya gittiğimiz zaman fark ediyoruz. Enerji tasarruflu bir binaya sizi götürüyorlar, gezdiriyorlar. Biz sanıyoruz ki uzay mekiği gibi bir bina karşımıza çıkacak. Hani yeşil bina ya... ‘Kim bilir bunlar ne yapmış’ diye düşünüyoruz ama aslında oraya gittiğimiz zaman hep şunu görüyoruz: Bildiğimiz yalıtım malzemesi üzerine pile, sıva, boya yapılmış hali. Yalın bir dış cephesi var ama çok nitelikli bir yalıtım malzemesi var; iyi bir pencere sistemi var.”

Maliyetler yüksek mi, kaç yılda geri dönüyor?

Uygulamanın yaygınlaşması için maliyetler de önemli yer tutuyor. Peki, yeni bir pasif yapı inşa etmenin ya da mevcut bir binayı pasif eve dönüştürmenin getirdiği maliyet artışı ne kadar?

Güleç, Türkiye standartlarındaki bir bina iyileştirildiğinde yaklaşık %20’lik bir maliyet artışı olduğundan bahsediyor. Yeni bir bina içinse ortalama, diğer sertifika harcamaları da dâhil olmak üzere %20-25’lik bir maliyet artışı olmuş.
Maliyet artışı kadar önemli bir soru daha var. Yapılan yatırım kaç senede geri döner?

Güleç, 5,5 senede maliyetlerin geri döndüğünü gördük diyor ve ekliyor: “Bir binanın ömrünün 50 yıl olduğunu düşünürsek, neredeyse 45 sene boyunca siz yatırdığınız bütün maliyeti sağlıyor oluyorsunuz.”

Fotoğraf: AA

[Fotoğraf: AA]

Türkiye’deki örnekler

Pasif evlerin Türkiye’de, ikisi Gaziantep biri Ankara’da, üç örneği bulunuyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği proje yeni bina ölçeğinde Türkiye’deki ilk ve tek proje. Diğer iki projedeyse mevcut binalar iyileştirilmiş.
Güleç, “Gaziantep’teki mevcut binanın iyileştirilmesi bir ofis binasıydı. Ankara’daki proje ise bir konut binası. Ve hiçbir şekilde bu binalar, üç binanın üçünden de bahsediyorum, fosil yakıt ihtiyacı yok. Yani ne doğal gaza, ne kömüre hiçbir türlü bunlara bağımlı değil. İçerde bir ısı pompası sistemi var” diyor.

Yaygınlaşması mümkün mü?

Güleç, İstanbul’da ikamet ederken Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği pasif ev projesi için memleketi de olan Gaziantep’e taşınmış. Şöyle anlatıyor:

“Biz 2012 yılında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olarak böyle bir yapıyı hayata geçirdik. Binamızın sertifikası var. Almanya’dan sertifikalanmış. Yeni bina ölçeğindeki şu anda ilk ve tek proje. Biz 2012 yılında bunu Gaziantep’te hayata geçirebildiysek eğer bugün Türkiye’nin her yerinde pasif ev yapılabilir. Pasif evlerde eğer siz bazı sertifikalı malzeme bileşenleri seçerseniz eğer sertifika almanız çok kolay, çok çok kolay.”

İnsanlara bunu daha çok anlatmamız lazım diyen Güleç, “Gerçekten ne maliyet anlamında gözleri korksun ne yapım aşamasında ne projelendirilmesinde ne de uygulamasında. Bunların hiçbiriyle ilgili gerçekten hiç kimsenin gözünün korkmasına gerek yok. Çünkü artık Türkiye’de de birçok malzemeye erişim noktasında çok daha kolay bir noktadayız” diye ekliyor.