Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki sıcak illerden Bitlis'in serin yaylalarına gelen göçerler, en kaliteli sütlerden peynir yapabilmek için zorlu doğa koşullarıyla mücadele ederek geçimlerini sağlıyor.

Geniş mera ve yaylaları, zengin bitki örtüsüyle her yıl onlarca göçer ailenin tercih ettiği Bitlis'te, yaz aylarında hayvancılığın en yoğun dönemleri yaşanıyor. Bu yıl sıcak illerden kente gelerek yayla kiralayan 315 göçer aile, 27 bölgede yaklaşık 100 bin küçükbaş hayvan besliyor.

Havaların ısınmasıyla konakladıkları yaylalarda doğayla iç içe yaşam sürdüren, kent yaşamından, teknolojik imkanlardan uzaklaşan göçerler, Bitlis'in dağlarında kendiliğinden yetişen şifalı otlarla beslenen hayvanlardan elde ettikleri sütlerle en lezzetli peynirleri ve süt ürünlerini üretiyor.

Batman'dan gelip Nemrut Yaylası'na yerleşen göçerler de her gün çadırlarının bulunduğu alandan 6 kilometre uzakta otlayan hayvanların yanına gidebilmek için zorlu bir yolculuğa çıkıyor.

Kimi zaman yürüyerek kimi zaman eşek sırtında sarp kayalıkları tırmandıktan sonra hayvanlara ulaşan göçerler, 4 saat süren süt sağımının ardından aynı yolu kullanarak çadırların bulunduğu alana dönüyor.

Zorlu doğa koşullarıyla mücadele eden, yaban hayvanlarından korunmak için türlü yollar deneyen göçerler, ürettikleri et ve süt ürünlerini satarak ailelerini geçindiriyor.

"Zor bir hayatımız var"

Göçerlerden Fehmi Tan, 17 yıldan bu yana Nemrut Yaylası'na gelerek yaz döneminde 5 ay kaldıklarını söyledi.

Havaların soğumaya başlamasıyla köylerine döndüklerini anlatan Tan, "Çadırların bulunduğu yer ile hayvanların otladığı alan arasında 6 kilometre var. Bazılarımız eşekle bazılarımız da yürüyerek geliyor. Yolculuk 3 saat sürüyor. Burada koyunları sağdıktan sonra bir kısmımız sütleri eşeklere yükleyip gidiyor. Kalanlar da akşam sağımının ardından çadırların olduğu yere dönüyor. Burada kaynak suyu olmadığı için kar suyunu eritip hayvanlarımıza veriyoruz. Zor bir hayatımız var. Hasta olsak bile gelip süt sağmak zorundayız" dedi.