Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği'nin (AB) finanse ettiği Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından uygulanan, Şükran Ekonomik Tarımsal Kalkınmayı ve Sosyal Gelişimi Destekleme Derneği tarafından yürütülen 'Topraktan Tabağa: Yaşayan Toprak, Yerel Tohum Projesi' Mardin'de uygulanıyor. Mardinli kadınlar ve Suriyeli mülteciler, proje kapsamında tarımın ilk başladığı Mezopotamya topraklarında ata tohumlarını yeniden canlandırıyor. Mardinli girişimci Ebru Baybara Demir, ilk hasadı geçen yıl gerçekleşen proje kapsamında, bu yıl 'Sorgül'ün ikinci hasadında 430 ton rekolte sağlandığını söyledi.

'EĞİTİM VERDİK'

Girişimci Demir, Mardin'de nüfusun yüzde 30'unun işsiz olduğunu, ayrıca kentte Suriye'deki iç savaştan kaçan 100 bin kişinin yaşadığını belirtti. Tarımın, kentin en büyük geçim kaynağı olduğunu söyleyen Demir, "Aşırı kimyasaldan tarımda girdi maliyetlerinin bilinçsiz olarak yükseltildiğini ve tarımdan verim alınamadığını gördüm. Bütün bunları göz önüne alarak GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nde en temel besinimiz buğdayın üzerinde çalışmaya karar verdik. Onlardan aldığım 11 çeşit yerli buğday tarımının saha araştırmasını yaptık. Bunun 5 çeşidine ulaştık ve ondan sonra ziraat mühendislerimizle 70 kadın çiftçimize iyi tarım uygulamaları eğitimi verdik. Ardından tohumları 102 dönüm arazide 2 tohumla başlayıp, en sağlıklı biçimde nasıl üretebileceğimizi test ettik" dedi.

"BİZ BUNU BAŞARDIK"

Demir, projenin daha sonra Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından finanse edildiğini, projede yine Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) ile çalıştıklarını ifade ederek, "102 dönüm arazide 2 ton ata buğdaydan 20 ton elde ettik. Burada zirai ilaç kullanmadık, ot ilacı kullanmadık, gübre kullanmadık ve en önemlisi su kullanmadık. Çünkü bunu yetiştiren çiftçiden bunun bilgisini aldık" diye konuştu.

Demir, ilk yola çıktıklarında eğitim verilen kadınların 70'inden 35'inin mülteci olduğunu belirterek, "Tarım olarak biz onlardan çok öndeyiz. Fakat onlar geleneksel tarımı bizden daha iyi biliyor. Kimyasaldan yorulmuş toprağımızı nasıl iyileştireceğimizi, yerel tohumu nasıl kullanacağımızı biz onlardan öğrendik. Onlarla birlikte bir işbirliği yaptık. Biz bunu başardık ve bunun her yerde başarabileceğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu.

Suriyeli mültecilerin Türkiye'deki entegrasyonu için çalışma hayatının çok önemli olduğunu vurgulayan Demir, "Suriyeli mültecinin İstanbul'da entegre olması çok zor. Bir Mardinlinin İstanbul'da entegre olması çok zor. Ama hayatı boyunca işi tarım olan ya da işi sabun yapmak olan bir kadına bunu devam ettirmesini sağladığınız zaman o entegre de oluyor ve bunu devam ettiriyor. Biz burada onlarla aynı ortak dili konuşuyoruz" dedi.

MARDİN'DE GASTRONOMİ OKULU

Kadınlar ve Suriyeli mülteciler ile birlikte yeni bir projeye başladıklarını belirten Demir, Brezilyalı şef David Hertz ile beraber Mardin'de bir mutfak okulu kurduklarını ifade etti. Daha önce iklim değişikliğine dikkat çekmek için David Hertz'in Şanlıurfa'ya geldiğini kaydeden Demir, şöyle konuştu:

"Bu sefer 24- 30 Ağustos tarihleri arasında Türkiye'de olacak. Mardin'de Suriyeli mülteciler ve kadınlar ile buluşacak. Mülteciler, sabıkalılar, okuma-yazması olmayan, imkanı olmayan, okula gidememiş birçok insanın bu mutfakta eğitim görerek desteklendiği bir proje olacak bu. Şu anda çalışmalara başladık, yıl sonuna kadar bitirmeyi planlıyoruz. Buradaki konu şu; yerel insan, yerel mutfak, yerel ürün ve yerel ekonomi. Eğitim ve gelir düzeyi düşük insanları bildiği en iyi işten başlayarak eğitimle ile onları meslek haline döndürmenin bu ülkenin ekonomisi için yapılacak en acil şey olduğunu düşünüyoruz."