AKDENİZ BÖLGESİ

Aspendos Antik Tiyatrosu, Serik Antalya

Serik’e yaklaşık 8 kilometre uzaklıkta bulunan Aspendos Antik Tiyatrosu, Romalılar tarafından M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş. Anadolu’da Romalılar tarafından inşa edilen tiyatrolar arasında sahnesini günümüze kadar koruyan en eski tiyatro. Bu yüzden de Antalya’da en çok ziyaretçi alan yerler arasında. 12 bin kişiyi ağırlama kapasitesine sahip tiyatroda günümüzde hala Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali gibi önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Düden Şelalesi, Kepez

Antalya Antalya’nın ilçesi Kepez’in sınırlarında konumlanan Düden Şelalesi, Antalya’nın en çok ziyaretçi alan noktalarından biri. Yaklaşık 40 kilometre yükseklikten akan suyun sesini dinlemek ve Antalya’nın sıcağında biraz olsun serinlemek için tercih edebileceğin şelale çevresinde piknik yapabileceğin alanlar bulunuyor. Piknik hazırlığı yapmadan gittiysen de üzülme şelalenin çevresinde yemek yiyebileceğin restoranlar var.

Kaputaş Plajı, Kaş Antalya

Kaputaş Plajı, Türkiye’nin en güzel plajı desem abartmış olmam çünkü dünya basınının hazırladığı listelerde bile kendine yer buluyor. 186 basamaktan inerek plaja ulaşmak biraz zorlayıcı olsa da gittiğine değeceğine yüzde yüz emin olabilirsin. Turkuaz rengin belki de daha önce hiç görmediğin bir tonunu görebileceğin plajın suyu yeraltı sularının süzülerek gelmesiyle oluşuyor. Bu yüzden de Antalya’nın diğer plajlarına göre daha serin. Serin suların kollarına kendini bırakmak için Antalya uçak bileti almaya ne dersin?

Patara Plajı, Kaş Antalya

12 kilometre uzunluğundaki Patara Plajı’na Patara Antik Kenti’nin içinden bir yolculuk yapılarak ulaşılıyor. Hem böylece bir taşla iki kuş vurup antik kenti de gezmiş oluyorsun. Sonrasında plajın incecik kumlarına uzanarak güneşin tadını çıkarıyorsun. Patara Plajı’nın en önemli özelliği caretta carettaların yumurtalarını bıraktıkları plaj olması. Bu nedenle de koruma altına alınmış ve saat 20.00’a kadar plaj halkın kullanımına açık. Sonrasında plajın sahibi caretta carettalar plajın keyfini çıkarıyorlar.

Cennet Cehennem Mağaraları, Silifke Mersin

Silifke’ye 25 kilometre uzakta olan Cennet Cehennem Mağaraları, yeraltı sularının kireç taşlarını eritmesiyle çöken iki büyük çukur aslında. Cennet çöküğüne inmek için 452 tane basamağı olan bir merdiven kullanılıyor. 300. basamakta Meryem Ana Kilisesi’ni görebilirsin. Çöküğün güney ucunda ise Zeus Tapınağı bulunuyor. O kadar basamağı inmişken tapınağı da mutlaka görmelisin. Cennet Çöküğünden çıkıp 75 metre kuzeye gittiğinde seni Cehennem Çöküğü karşılıyor. Çöküğün içine inmek mümkün değil ancak yukardan görebileceğin bir teras var.

Kız Kalesi, Erdemli Mersin

Kıyıdan yaklaşık 600 metre uzaklıkta bir adada inşa edilmiş olan Kız Kalesi, birçok efsaneye konu oluyor. 8 tane burçla korunan kalenin avlusunda kilise ve sarnıç bulunuyor. Karayla bağlantısı zaman içerisinde kesilmiş olsa da bulunduğu mahalleye ve plaja da adını veriyor. Kız Kalesi Plajı’nda denizin keyfini çıkardıktan sonra kıyıdaki balıkçı tekneleriyle kaleyi gezmeye gidebilirsin. “Ben kendime güveniyorum kaleye kadar yüzerim” dersen orası sana kalmış.

Eğirdir Gölü, Eğirdir Isparta

Türkiye’nin en büyük ikinci tatlı su gölü olan Eğirdir Gölü, ortalama 12 metre derinliğe sahip. Günün farklı saatlerinde değişik manzaralara sahne olan gölün çevresinde elma ve şeftali bahçeleri ve plajlar bulunuyor. Gölün kuzeybatı kısmında yer alan Bedre Plajı ve İstasyon mahallesinde konumlanan Altınkum Plajı, göl çevresinde yüzebileceğin en güzel iki plaj. Ayrıca gölde iki küçük ada da var. Can Ada ve Yeşilada son yıllarda göl suları azaldığı için kıyıya ve birbirlerine bağlı durumdalar.

Kuyucak Köyü, Isparta

Isparta şehir merkezinden yaklaşık 50 kilometre uzakta olan Kuyucak Köyü için Türkiye’nin lavanta cenneti diyebiliriz. Fransa’da bulunan Provence bölgesine benzetilen köy, Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın Gelecek Turizm’de projesinin bir ürünü aslında. Lavanta kokulu köy olarak bilinen köyde bulunan lavanta tarlalarını mosmor görmek istersen Haziran ayının sonlarında ya da en geç Temmuz ayının başlarında gitmelisin. En iyi lavanta tarlalarını görmek için ara sokaklara girmeni öneririm.

Salda Gölü, Yeşilova Burdur

Yeşilova ilçe merkezine sadece 4 kilometre uzaklıkta olan Salda Gölü, ziyaret edenlere turkuazın en güzel halini sunduğu için Türkiye’nin Maldivleri olarak anılıyor. Bir krater gölü olan Salda’nın en derin olduğu yerlerde rengi çivit mavisine dönüyor. Bir volkanik patlama sonucu oluştuğu için 184 metre derinliği var. Bu oranla da Türkiye’nin en derin gölleri arasında yer alıyor. Gölün suyunda bulunan magnezyum, soda ve kil sağlık sorunlarına da iyi geldiği için sağlık turizmi için de çok sık tercih ediliyor.

Antakya Arkeoloji Müzesi, Antakya Hatay

Çok zengin bir kültürel geçmişe sahip olan Hatay’ın Antakya ilçesinde konumlanan Antakya Arkeoloji Müzesi, 1930’lu yılların başında başlayıp 1940’lı yılların sonuna kadar süren araştırmalar ve kazılar sonucu ortaya çıkan eserlere ev sahipliği yapıyor. Müzenin esas zenginliğini Harbiye, Narlıca, Güzelburç ve Samandağ çevresinde yapılan kazılarda ortaya çıkan mozaikler oluşturuyor. Hatta bu müze, mozaik koleksiyonuyla dünyanın en büyük mozaik koleksiyonları arasında yer alıyor.

DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Ani Harabeleri, Kars

Kars şehir merkezine yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta bulunan Ani Harabeleri, Ani Antik Şehri’nin günümüze ulaşabilmiş kısmı aslında. Tarihi belgelerde ilk kez 5. yüzyılda söz edilen Ani Harabeleri’nin geçmişinin Bronz ve Demir Çağ’a uzandığı düşünülüyor. Bizans, İran, Suriye ve Orta Asya arasındaki ticaret yolu açısından önemli bir konumda yer aldığı için tüccar kervanları için bir köprü olmuş olan harabeler, farklı uygarlıklarının mimari özelliklerini taşıyor. Özellikle kışın beyaz örtüyle harika manzaralara sahne olduğu için kış tatilin için değerlendirebilirsin.

İshak Paşa Sarayı, Doğubayazıt Ağrı

Doğubayazıt’ın 5 kilometre uzağında konumlanan İshak Paşa Sarayı, Osmanlı Devleti’nin Lale Devri’nde yaptığı son büyük yapı. Yaklaşık 7600 metrekarelik bir alana inşa edilen sarayın yapımı 99 yılda tamamlanmış. Bu nedenle de dönemin mimarisinin incelenmesi açısından önemli bir yere sahip. Saraydan görülen Ağrı Dağı manzarası ise oldukça etkileyici. İshak Paşa Sarayı güneşin batmaya başladığı saatlerde büyüleyici anlara sahne oluyor. Bu yüzden gün batımı saatlerinde sarayı mutlaka görmeni öneririm.

Tortum Şelalesi, Uzundere Erzurum

21 metre genişliği olan Tortum Şelalesi’nin suları tam 48 metre yükseklikten aşağıya dökülüyor. Bu yükseklikle dünyanın en yüksek şelaleleri arasında yer alıyor. Tortum Çayı’nın aktığı vadinin heyelan nedeniyle kapanmasıyla oluşan şelalenin suları gümbür gümbür aşağı akarken gökkuşağı oluşuyor. Bu görkemli görüntüyü seyir teraslarından izlemek çok huzur verici. Eğer istersen merdivenleri takip ederek şelalenin altına inebilirsin ama bahar aylarında biraz ıslanabilirsin baştan söyleyeyim.

Akdamar Adası, Gevaş Van

Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün üzerinde adalar bulunuyor. Bu adalar arasında en turistik olanı ise Akdamar Adası. Her mevsimde ayrı bir güzelliğe sahne olan adada badem çiçeklerinin açtığı ilkbahar ayları bir başka güzel oluyor. Adada bulunan Akdamar Kilisesi, Orta Çağ Ermeni mimarisinin en güzel örneklerinden birini sergiliyor. Adaya gitmek için Gevaş ilçesine gelip kıyıdan kalkan tekneleri kullanabilirsin. Böylece Van Gölü’nün de tadını çıkarmış olursun.

Nemrut Krater Gölü, Tatvan Bitlis

Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise ikinci büyük krater gölü olan Nemrut Krater Gölü, Tatvan ilçe merkezine 15 kilometre uzakta konumlanıyor. Adını Babil Kralı Nemrut’tan alan göl, doğal güzellikleriyle unutulmaz manzaralar sunuyor. Bahar aylarında yemyeşil otlar ve çiçeklerle dolan gölün çevresi, mavi suyun rengiyle birleşince doğa fotoğrafları için bir numaralı adres oluyor. Birçok kuş türüne de ev sahipliği yaptığı için kuşların cıvıltısı arasında huzur bulacağına emin olabilirsin.

EGE BÖLGESİ

Efes Antik Kenti, Selçuk İzmir

Türkiye’de gezilecek sadece 5 yer seçecek olsak Efes Antik Kenti’ni bu üç yer arasına almamız gerekir. Selçuk, Anadolu topraklarının en verimli bölgelerinden biri olduğu için Efes Antik Kenti, tarih boyunca birçok medeniyetin yaşadığı bir yer olmuş. dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nı sınırlarında bulunduran antik kent, sadece yerli değil yabancı turistlerin de sıklıkla ziyaret ettiği bir yer. Ayrıca antik kente yaklaşık 9 kilometre uzaklıkta bulunan Meryem Ana Evi de Hristiyanların hac görevlerini yerine getirdikleri bir yer olduğundan dolayı çok fazla ziyaretçi alıyor. İzmir uçak bileti alıp Efes’i gezdikten sonra Meryem Ana Evi’ne de uğramanı öneririm.

Pamukkale Travertenleri, Pamukkale Denizli

Efes Antik Kenti ile Türkiye’de gezilecek yerler listesinin ilk beşine girebilecek Pamukkale Travertenleri, termal sularla oluşan bembeyaz bir şölen. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan travertenler, karbonat mineralleri içeren kaynak sularından oluşuyor. Sağlığa da birçok faydası olduğu için ülkemizin sağlık turizminde de ön plana çıkıyor. Kleopatra Havuzu ve Hierapolis Antik Kenti de Pamukkale Travertenleri’ni görmeye gittiğinde mutlaka görmen gereken yerler arasında. Bembeyaz manzarayı görmek için Pamukkale otobüs bileti alarak planlara başlayabilirsin.

Bodrum Kalesi, Bodrum Muğla

Bodrum’un simgesi olan Bodrum Kalesi, 15. yüzyılda Saint John Şövalyeleri tarafından bir ada üzerine inşa edilmiş. Kalenin üzerinde bulunduğu ada, sonrasında kıyıya bağlanarak yarımada olmuş. Kalenin yapımında dünyanın 7 harikasından biri olan Halikarnas Mozolesi’nin taşları kullanılmış. 5 kulesi ve 7 kapısı olan kale günümüzde Su Altı Arkeoloji Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.

Ölüdeniz, Fethiye Muğla

Dünya basınında yapılan gezilecek yerler listesine Türkiye’den Ölüdeniz mutlaka dahil ediliyor. Fethiye ilçe merkezine 11 kilometre uzaklıkta olan Ölüdeniz, doğal güzellikleri ve deniziyle gerçekten de bir görenin bir daha unutamayacağı bir yer. Sakin ve ılık suyuyla seni kollarına sarıyor ve asla ayrılmak istemiyorsun. Ölüdeniz’e gittiğinde Kelebekler Vadisi’ne de uğramadan dönme. Fethiye ve Ölüdeniz’den teknelerle gidebileceğin Kelebekler Vadisi’nde sessizliğin huzuruna kavuşacaksın. Şu an sessizlik ve huzur seni cezbettiyse Ölüdeniz otelleri araştırmaya koyul bakalım.

Dilek Yarımadası Milli Parkı, Kuşadası Aydın

Dilek Yarımadası Milli Parkı, aslında Menteşe Dağları’nın Ege’yle buluştuğu yarımadaya verilen isim. Dilek adını ise 1237 metre yükseklikteki Dilek Tepesi’nden alıyor. Çam kokulu yolları aşarken sincaplar, kaplumbağalar ve yaban domuzlarıyla beraber mavi ve yeşilin dansına şahit oluyorsun. Parkın farklı yerlerinde bulunan seyir teraslarından harika manzaralar izlemek mümkün. Parkın içinde İçmeler, Aydınlık, Kavaklıburun ve Karasu adlı koyların plajlarında da Ege Denizi’nin mis gibi sularının tadını çıkarabilirsin.

Cunda Adası, Ayvalık Balıkesir

Arnavut kaldırımlı sokakları, sakızlı dondurması ve leziz balıklarıyla huzur dolu bir köşe olan Cunda Adası, gittiğinde dönmek istemeyeceğin bir yer. İster bahar aylarında ister yaz aylarında git her mevsim bir başka güzel. Deniz manzaralı Cunda otelleri uyandığında iyi ki gelmişim diyeceksin. Taksiyarhis Kilisesi, Ayışığı Manastırı ve tepeden Cunda manzarasına hakim olan Aşıklar Tepesi, Cunda’da gezebileceğin yerler arasında. Ayrıca Ayvalık’a da giderek Şeytan Sofrası’nı gezip Ayvalık tostu yiyebilirsin.

Kaz Dağları, Çanakkale ve Balıkesir

Çanakkale ve Balıkesir sınırlarında yer alan Kaz Dağları’nın tertemiz havasını hayatında bir kez olsa bile içine çekmelisin. Oksijen deposu Kaz Dağları Milli Parkı’nda çadır ya da karavanda konaklayabilir ve doğa yürüyüşlerine çıkabilirsin ancak milli park koruma altında olduğu için görevliler tarafından izin verilen yerlerde kamp ve yürüyüş yapmaya dikkat etmelisin. Sarıkız Türbesi, Adatepe Köyü, Yeşilyurt Köyü, Zeus Altarı, Adatepe Zeytinyağı Müzesi ve Hasanboğuldu ve Sütuven Şelalesi’ni de gezmeni öneririm.

Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Eceabat Çanakkale

Birinci Dünya Savaşı esnasında Çanakkale’de gerçekleşen muharebenin şiddetinin en yüksek olduğu ve birçok askerimizi vatan uğruna kaybettiğimiz Gelibolu Yarımadası, 1973 yılında milli park olarak ilan edildi. Çanakkale Şehitleri Anıtı, müzeler ve İngiliz, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve Fransız şehitlerin naaşlarının yattığı anıt mezarlıklarla seni zamanda üzücü bir yolculuğa çıkarıyor. Aynı savaşta hayatını kaybeden askerlerinin naaşlarının burada bir arada bulunması dünyaya kardeşlik mesajı da veriyor.

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Balıklıgöl, Eyyübiye Şanlıurfa

Urfa Kalesi’nin hemen önünde konumlanan Balıklıgöl, 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğinde bir doğal güzellik. Balıklıgöl’le ilgili birçok efsane ve rivayet var. Bunların en önemlisi ise Balıklıgöl’ün üç semavi din için önemli bir yere sahip olan Hz. İbrahim ateşe atıldıktan sonra düştüğü göl olması. Bu nedenle de her dinden ve her ülkeden birçok ziyaretçi ağırlıyor. Ayrıca gölün içindeki sazanların da Hz. İbrahim’in yakıldığı ateşin odunları olduğuna inanılır ve kutsal kabul edildiği için yenmez.

Halfeti, Şanlıurfa

Şanlıurfa’nın ilçesi olan Halfeti’nin bir kısmı, 2000 yılında baraj inşaatı nedeniyle sular altında kaldı. Batık Şehir olarak adlandırılan Halfeti’de bu elim olay nedeniyle birçok insanın evlerinin yanında tarihi eserler de sular altına gömüldü. Günümüzde sular altında kalan kısım Eski Şehir olarak biliniyor. Eski Şehir’in sokaklarında yürürken insanın içini bir burukluk kaplıyor. Halfeti’de tekne turuna çıkarak Ulu Camii ve Rum Kale gibi suların arasında hala ayakta duran yapıları görebilirsin.

Göbeklitepe, Haliliye Şanlıurfa

Şanlıurfa gerçekten kültürel ve tarihi zenginlikler açısından önemli bir şehrimiz. Son yıllarda dünyanın ilk tapınağı ve insanların ilk yerleşim yeri olduğuna inanılan Göbeklitepe’nin keşfiyle dünyanın her yerinden binlerce insan ilk fırsatta bir Şanlıurfa uçak bileti alarak bu önemli şehri gezmek istiyor. Göbeklitepe’nin Mısır Piramitleri’nden 7500 yıl önce inşa edildiği söyleniyor. Şu an keşfedilenden çok daha geniş bir alanda kalıntıların olduğu tahmin ediliyor ve kazı çalışmaları halen devam ediyor. İnsanlık tarihiyle ilgili çok önemli keşiflere yol açan Göbeklitepe, Türkiye’de gezilecek yerler arasında ilk sırada desem bence abartmış olmam.

Nemrut Dağı, Kahta Adıyaman

Adıyaman şehir merkezine yaklaşık 78 kilometre uzaklıkta konumlanan Nemrut Dağı, 2150 metre yükseklikte. UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan bu dağdaki anıtlar, Kommagene Kralı Antiochos tarafından yaptırılmış. Kralın bu dağda kendine bir de anıt mezar yaptırdığı düşünülüyor ancak henüz bu mezar keşfedilmedi ve hala kazılar devam ediyor. Nemrut Dağı, unutulmaz gün doğumu ve gün batımı manzaralarına sahne oluyor. Dağa çıkacaksan bu saatlere denk getirmeni öneririm.

Zeugma Antik Kenti ve Müzesi, Nizip Gaziantep

Meşhur Çingene Kızı mozaiğine ev sahipliği yapan Zeugma Müzesi’ndeki mozaikler, Zeugma Antik Kenti’nde yapılan kazılarda bulunan eserler. Geçmişi M.Ö. 300 yıllarına kadar uzanan antik kentteki kazı çalışmaları hala devam ediyor. Geniş mozaik koleksiyonuyla müze, dünyanın en büyük mozaik müzeleri arasında yer alıyor. Gaziantep’e gittiğinde mutlaka bu müzeye gitmeni öneririm. Bakışları Mona Lisa’ya benzetilen Çingene Kızı mozaiği o kadar güzel bir şekilde sunuluyor ki ben hala etkisinden çıkamadım.

Mor Gabriel Manastırı, Midyat Mardin

Dünyanın günümüzde hala ayakta duran en eski Suryani Ortodoks manastırı olan Mor Gabriel Manastırı’nın geçmişi 1610 yıl kadar geriye uzanıyor. Midyat ilçe merkezine yaklaşık 23 kilometre uzaklıkta olan manastır, Deyrulumur Manastırı olarak da adlandırılıyor. Terasları, kubbeleri, çan kuleleri, kapıları ve mozaikleriyle büyüleyen manastırı Mardin gezinde mutlaka görmelisin. Mardin’in tarihine tanık olabileceğin gezinde atmosferi, taş konaklara kurulmuş Mardin otelleri sayesinde daha iyi hissedebilirsin.

İÇ ANADOLU BÖLGESİ

Anıtkabir, Çankaya Ankara

Ülkemizin başkenti Ankara’da görülecek yerler listesinin en başında yer alan Anıtkabir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün anıt mezarı. 1953 yılında yapımı tamamlanan Anıtkabir, ziyaretçilerini her gün ücretsiz olarak ağırlıyor. Anıtkabir’e gittiğinde Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi ve Aslanlı Yol’u mutlaka görmelisin. Her Türk vatandaşının ömründe mutlaka bir kez gitmesi gereken Anıtkabir’i görmek için Ankara uçak bileti bakmaya ne dersin?

Kapadokya, Nevşehir

Türkiye’de gezilecek yerler listesinin ilk sıralarında yer alan Kapadokya; Nevşehir, Kayseri, Niğde ve Aksaray illerinde sınırı olan eski bir yerleşim merkezinin genel ve kapsayıcı adı aslında. İpek Yolu’nun geçtiği bir bölgede konumlanmasından dolayı birçok farklı kültürün izlerini görmek mümkün. Kapadokya büyük bir alanın adı olduğu için gezmek için en az 2 gün ayırmanı öneririm. Kapadokya’nın en çok turist çeken noktası olan Göreme ile başlamalısın. Balon turuna çıkacaksan da Göreme doğru adres çünkü peribacalarını en güzel buradan izleyebilirsin. Güvercinlik Vadisi ve Uçhisar Kalesi’ni görebileceğin Uçhisar ve Üç Güzeller ve Asmalı Konak’ı gezebileceğin Ürgüp de mutlaka görmen gereken yerlerden. Kapadokya bölgesinin en yorucu yerlerinden biri olan Ihlara Vadisi’ni de gezmeden dönme. Balona binersen yukarıdan görebileceğin manzara yürürken daha da güzelleşiyor. Özellikle vadide bulunan Eğritaş Kilisesi, Sümbüllü Kilise, Yılanlı Kilise ve Derinkuyu Yeraltı Şehri’ni de görmeni öneririm.

Mevlâna Türbesi, Karatay Konya

Konya ile özdeşleşen Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin mezarının bulunduğu türbe, 1954 yılında Mevlâna Müzesi adını almış. Konya gezilerinin ilk durağı olan Mevlâna Türbesi, Mevlana’nın yaşamına dair her türlü eşya ve el yazması kitapları bulabilirsin. Türbede sadece Mevlâna ile ilgili değil, Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nin tarihine ışık tutacak da bir sürü eser mevcut. Mevlevi kültürü için de çok önemli bir yer. Mevleviliğe ilgin varsa mutlaka o atmosferi yaşamanı öneririm.

Odunpazarı Evleri, Odunpazarı Eskişehir

Eskişehir’deki en eski yerleşimlerin başladığı bölge olan Odunpazarı’nın meşhur evleri her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Günübirlik geziler için çok ideal bir şehir olan Eskişehir’de ilk görmen gereken yer olan Odunpazarı Evleri, Osmanlı Dönemi’ndeki sivil mimari anlayışının en iyi örneklerinden. Turizme kazandırılması için restore edilen evler; kafe, restoran, müze ve hediyelik eşya dükkanları olarak ziyaretçilere açık. “Bu evlerde yaşamak nasıl olurdu?” düşüncesine cevap olarak seni butik Eskişehir otelleri olarak restore edilen Odunpazarı Evleri’nde konaklamaya davet ediyorum.

KARADENİZ BÖLGESİ

Uzungöl, Çaykara Trabzon

Haldizen Deresi’nin kapanmasıyla oluşan Uzungöl, yazın ayrı kışın farklı güzel oluyor. Yaz boyu yağan yağmurlarla çevresi yemyeşil kalan Uzungöl, kışın da bembeyaz örtüye büründüğünde kartpostallık manzaralar sunuyor. Son yıllarda çok fazla ziyaretçi alan bölgedeki turistik opsiyonlar da oldukça gelişme gösteriyor. Yamaç paraşütü, ATV turları, heliski, safari ve trekking yaparak tatiline farklı maceralar katabilirsin. Uzungöl otelleri de yemyeşil manzaraya uyanmanın en güzel halini vadediyor.

Sümela Manastırı, Maçka Trabzon

Altındere Vadisi’nin tüm güzelliğine hakim Karadağ’ın eteklerinde kayalıklar üzere kurulu olan Sümela Manastırı, heybetli bir görüntüye sahip. Yeşilliklerin içinde bulutların arasından kendini gösteren manastır, Meryem Ana adına kurulmuş. 6 katlı yapıya dar ve uzun bir merdiveni çıkarak ulaşılıyor. Biraz yorucu olsa da manastırın içinde görebileceğin detaylı freskler ve resimler ilgini çekecek. Harika fotoğraflar çekebileceğin manastıra sadece bir Trabzon uçak bileti kadar uzaktasın.

Ayder Yaylası, Çamlıhemşin Rize

Deniz seviyesinden 1350 kilometre yüksekte konumlanan Ayder Yaylası, ladin ve kayın ağaçlarıyla kaplı bir oksijen cenneti. Yeşilin tüm tonlarını bir arada görebileceğin Ayder Yaylası, Kaçkar Dağları’nın eteklerinde yer alıyor. Dağların arasından dökülen suyun oluşturduğu Gelin Tülü Şelalesi ise bu yeşilliklerin arasına ayrı bir güzellik katıyor. Doğasının yanında kaplıcalarıyla sağlık turizmine katkıda sağlıyor. Ayder Yaylası’nda bulunan kaplıcalar birçok hastalığa iyi geliyor.

Fırtına Deresi, Çamlıhemşin Rize

Adrenalinin tavan yaptığı bir tatil arayışındaysan Fırtına Deresi tam sana göre. 57 kilometre boyunca akan sularıyla unutulmaz bir rafting deneyimi sunuyor. Çamlıhemşin’in 1 kilometre kadar güneyinden başlanan rafting parkuru 23 kilometre uzunlukta. Derenin suları Karadeniz’e dökülmeden önce parkurun tamamlanması gerekiyor. Derenin yatağı çok taşlık olduğu için parkurun çok zorlayıcı noktaları var ve tehlikeli durumlar yaşamamak için ekstra dikkat edilmesi gerekiyor. “Yok ben rafting yapmayayım korkarım” dersen Şenyuva Köprüsü ve Timisvat Köprüsü gibi Fırtına Deresi’ni yukarıdan gören köprülere gidebilirsin.

Bandırma Gemi Müzesi, Canik Samsun

Kurtuluş Savaşı’nın başlaması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli bir rol oynayan Bandırma Vapuru, 2006 yılında müze haline getirilerek ziyaretçilere açıldı. Geminin içinde konumlanan kamarada Mustafa Kemal ve dört silah arkadaşının balmumu heykelleri yer alıyor. Müze alanının genişliğinden faydalanarak belediyenin çalışmalarıyla alana Milli Mücadele Parkı ve Açık Hava Müzesi kurulmuş. Bandırma Vapuru’nu gezdikten sonra bu müzeyi de gezebilirsin.

Sinop Tarihi Cezaevi, Sinop

“Anadolu’nun Alcatraz’ı” olarak adlandırılan Sinop Tarihi Cezaevi’nin içinde bulunduğu kale, yaklaşık M.Ö. 2000 yıllarında inşa edilmiş. Kalenin cezaevi olarak kullanılışıyla ilgili belgeler, en eski tarih olarak 1568’i gösteriyor. 1887’de ise resmi olarak cezaevi olmuş. 1999 yılında kapatılmış ve müze olarak restore edilmiş. Aralarında Sabahattin Ali’nin de bulunduğu birçok şair, politikacı, yazar ve sanatçının hapis yattığı cezaevinin üç yanı denizle çevrili. Bu nedenle de çok büyük bir nem sorunu var. Hatta bu nem problemi nedeniyle cezası bitmeden hayatını kaybeden mahkumlar olmuş.

Yedigöller Milli Parkı, Bolu

Zengin bitki örtüsüyle her mevsim bambaşka güzellikte görüntülere sahne olan Yedigöller Milli Parkı’nda 7 tane heyelan gölü bulunuyor. Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl adlarında bu 7 göl ve etrafındaki bitki örtüsünde özellikle sonbahar aylarında kırmızı, turuncu ve sarı renklerinin harmonisiyle romantik bir görüntü sunuyor. Türkiye’nin en küçük milli parkları arasında olan park, günübirlik geziler için ideal. Kamp yapmayı seviyorsan göllerin manzarasına uyanmanın keyfi de bir başka oluyor.

MARMARA BÖLGESİ

Selimiye Camii, Edirne

Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” olarak tanımladığı Selimiye Camii, 70 metre uzunluktaki 4 minaresi ve heybetli kubbesiyle görenlerin hayran kaldığı bir yer. Minarelerinin uzunluğuyla ne kadar uzak olsa da birçok farklı yerden bakıldığında görülen camii, Edirne’nin simgesi halinde. Caminin yaklaşık 31,30 metre çapındaki kubbesini taşıyan bir kolon bulunmuyor. Bu nedenle de mimari tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahip.

Maşukiye, Kartepe Kocaeli

Kocaeli’nin doğusunda Kartepe’nin eteklerinde konumlanan Maşukiye, suyun sesiyle kuşların sesleri birbirine karışıp doğanın ne kadar huzur verdiğini bir kez daha hatırlatıyor. Günlük yaşamın tüm stresinden uzaklaşıp o tertemiz havayı içine çekmek için ideal bir yer olan Maşukiye’de Kartepe zirvesinden akan Aygır Deresi ve Sapanca Gölü’nün harika manzarasını sunan Kuzu Yaylası mutlaka görmen gereken yerlerden.

Tarihi Yarımada, İstanbul

İstanbul’da en eski yerleşimin kurulduğu yer olan tarihi yarımada ya da diğer bir deyişle Suriçi; Haliç, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi ile çevrili olan bölgenin adı. Bu bölgeye tarihi yarımada denmesinin bir diğer sebebi de bölgede bulunan birçok tarihi eser. Bizanslılardan ve Osmanlı Dönemi’nden kalma saraylar, camiler, kiliseler ve dikilitaşlar yarımadanın tarihini gözlemlemek için önemli bir yer tutuyor. Tarihi yarımada turuna Eminönü Meydanı’ndan başlayabilirsin. Sirkeci Garı, Yeni Cami, Mısır Çarşısı, Cağaloğlu Hamamı’nı gördükten sonra Sultanahmet Meydanı’na gelebilirsin. Sultanahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Dikili Taş, Yılanlı Sütun, Alman Çeşmesi, Ayasofya, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Topkapı Sarayı görmen gereken en önemli yerler arasında. Sonrasında Beyazıt Meydanı’na geçip Kapalı Çarşı’yı gezmeyi unutma.

Prens Adaları, İstanbul

Prens Adaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olan 9 adanın tamamına verilen isim aslında. Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da yerleşim yeri bulunuyor ancak Sedefadası, Tavşanadası, Sivriada, Kaşıkadası ve Yassıada’da yerleşim yok. Adalar arasında en turistik olanları Büyükada ve Heybeliada. İstanbul’a sadece bir vapur yolculuğu kadar uzakta oldukları için bahar ve yaz aylarında sakinliğin adresi olarak tercih ediliyorlar.

Uludağ, Bursa

Türkiye’de kayak denilince ilk akla gelen yerlerden olan Uludağ, her kış yerli ve yabancı binlerce kayak severi ağırlıyor. Bu nedenle de hizmet konusunda kendini geliştirmiş Uludağ otelleri mevcut. 2.543 metre yüksekliğe sahip olan dağ, kış boyunca yoğun bir kar tabakasıyla kaplı olduğu için keyifli bir kayak deneyimi sunuyor. Hem profesyonel hem de amatör kayakçılar için pistler sunan Uludağ, yaz mevsiminde de sıcaklardan kaçmak isteyenler için bir piknik alanına dönüşüyor.