Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Gazeteci Sinan Burhan’ın moderatörlüğünü yaptığı programda, Kanal Fırat, Kanal E ve www.elazigsonhaber.com Genel Yayın Yönetmeni Zeki Akbıyık,
Çay TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Yavuz Bakır ve Kanal 19 TV Genel Yayın Yönetmeni Bekir Bıçakçı’nın sorularını cevaplandıran AK Parti Şehir ve Kültürden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, önemli değerlendirmelerde bulundu.
“TÜRKİYE GENELİNDE ÇOK İTİNALI ÇALIŞMALAR YAPILIYOR”
Şehirlerdeki alt yapı çalışmalarının önemine değinen Çiğdem Karaaslan, “Şehir bir bütün. Şehir alt yapı sistemleri ile üst yapı sistemleri ile konut dokusuyla, bütün estetik unsurlarıyla ve insanla birlikte bir bütün. Bir şehre yaklaşırken bir şehrin sadece şu bölümüne dair bir çalışma yapacağım demek ya da yapmak mümkün değil. Hepsi bütün olduğuna göre bütüncül yaklaşımla çözmek lazım. Mevcut yaşam alanlarında yapılanlar, bir de yeni yaşam alanları oluşturuyoruz bir taraftan orada yapılanlar diye 2’ye ayırıyoruz. Yeni yaşam alanlarında elbette alt yapısından üst yapısına kadar her şey bir planlama çerçevesinde gerçekleştirilerek yapılıyor. Alt yapı problemleri daha belirleyici olur. Alt yapıda problem yaşanırken üst yapıdaki estetik unsurlardan bahsetmeniz mümkün olmaz. Alt yapıda yaşanan sıkıntılar, vatandaşın hayatını zora sokar. Dolayısıyla ilk çözülmesi gereken alt yapı problemleri olduğunu bir belediye başkanı mutlaka bilir ve gereğini yapar. Bizim belediyecilik anlayışımızda alt yapıdan üst yapıya kadar ayrım gözetmeden ama bir bütünlük çerçevesinde bu işleri çözmek var. Çünkü çözülmeyen bir problemin eninde sonunda bize daha büyümüş bir sorun olarak döneceğini biliyoruz ve bu da belediye başkanının mutlaka bir sonraki vizyonunda engel teşkil edecek. Bazen alt yapı çalışmaları işlerinin uzun sürmesi ya da bütün yolların alt yapı için kazılıp tekrar asfaltlanacak olması da, vatandaşta, “Bu alt yapı çalışmaları da bitsin. Biz bir an önce yola kavuşmak istiyoruz” cümlesini kurduruyor. Ama yapıldığı zaman bundan 50 yıl sonrasına bizi götürecek olan alt yapı çalışmalarıdır. Türkiye genelinde çok itinalı çalışmanın yapıldığını söyleyebilirim” dedi.
“ŞEHİRCİLİĞE YÖNELİK HAYATIMIZDA ÇOK YENİ İLKELER KOYMAMIZ LAZIM”
Çiğdem Karaaslan, “Yatay yapılaşma konusunda Cumhurbaşkanımızın çok zorlayıcı tavrı var ve bu tavrı konusunda da çok haklı. Bir kitapta okudum çok hoşuma gitti. Diyor ki avludan balkona çıkmanın bedelini ödüyoruz. Bizim bir medeniyetimiz var. Biz bu medeniyetin içinde çok farklı çeşitli kültürlerin mensubu olsak da aynı dokuda aynı şehirde o medeniyet tasavvurunu yansıttığımız şehirlerde bir yaşanmışlığımız var. Bugün geldiğimiz noktada bunu kaybetmiş olmanın ya da kaybetme riskinin yüksek olduğunu görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Bu sadece apartmana geçmekle ilgili mi? Bunu tartışmak gerekir. Ama bugünkü hayatımıza bakıyoruz. Artık bir şeylere dur deyip, artık radikal kararlar alıp, özellikle şehirciliğe yönelik hayatımızda çok yeni ilkeler koymamız lazım. Şehirleri birer rant unsuru, birer kazanç kapısı bakış açısından kurtarmakla yükümlü olan kadrolar biziz. Biz bu yapıyı kırıp, kurtarıp bundan sonra da geleceğe çok daha yaşanabilir mekanlar bırakmak istiyoruz. Şehir deyince eğer insanın aklına sadece konutlar, ticaret, yapılar bütünü geliyorsa burada büyük bir eksiklik var demektir. Şehir açık alanlarıyla, meydanlarıyla, bütün o donatı elemanlarıyla birlikte sizin insan olarak kendinizi rahat hissettiğiniz, kendinizi mutlu hissettiğiniz, anılarınızın olduğu, izlerinizi bıraktığınız ve sizden sonra gelenlerinde o izleri takip ederek öteye taşıyacağı bir alandır” dedi.
“ŞEHİRLER DİNAMİK BİR YAPI”
Şehirlerin dike doğru yükselmesinden bahseden Çiğdem Karaaslan, “Planlama dediğiniz kelime arasında asıl püf nokta bu. Şehir planı baştan kurgulanırsa ve o kurgulandığı düzenden şaşmadan devam ederse yoluna çünkü bunlar öyle günü birlik planlar değil. Biz işte o zaman düzenli şehirden bahsedebiliriz. Şehir dinamik bir yapı sürekli gelişiyor. Yani organik bir yapı gibi düşünelim. Bu gelişme ile mücadele etmek günlük karar alma mekanizmaları ile mümkün değil. 50-100 yıllık projelerin çizilmesi ile baştan alması lazım. Devletin ilkeleri kurması lazım. Bu ilkelerle 2023’te nasıl şehirde yaşayacağımızı belirleyeceğiz. Biz Ak Parti Şehir ve Kültür Başkanlığı olarak şehrin 2023 isimli bir projeyi hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Şehirlerin röntgenini çekeceğiz. Bugüne kadar sorulmamış sorular üzerinden ve bakış açıları üzerinden yapacağız. O şehri her şeyden önce sahiplenmeliyiz. Ben Ankara, Samsun, Elazığ’da yaşıyorsam önce şehri sahiplenmeliyim. Sahiplenmek için bilmem, bilmek içinden ilgi duymam gerek. Bu işin gündelik siyasi tartışmalarla işte CHP’li belediyelerin nefes alsın şöyle böyle değil, Türkiye’de bir seferberlik halinde ilkesel politikalarla yürütmemiz lazım. Devletin, yerel yöneticilerin sorumlulukları var ancak burada vatandaşında sorumluluğu var. Aslında Burada o şehirde yaşayan ve ben bu şehrin insanıyım diyen hepimizin sorumluluğu var” dedi.
“ŞEHİRLER YAPBOZ TAHTASI DEĞİL”
Her isteyenin istediği gibi ev ve yol yapmaması gerektiğinin altını çizen Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, “Gelişi güzelliğe alışılmışlık var. Bu ülkeye büyük zarar veriyor. Şehirler yapboz tahtası değildir. Şehirlere çakılan her bir çivinin anlamı vardır ya da anlamsızsa şehre büyük zararı vardır. O nedenle mücadele etmek mümkündür. Bu inan olmazsa hiçbirimizin bu makamlarda oturmasına ihtiyaç yoktur. Bunla mücadele etmek için güçlü bir irade gerekli. Ak Parti olarak bizler her konuda değişimin mümkün olmadığının söylendiği bu konuda geri adım atılamaz dendiği vesayet zihinlerimizde oluşan kalıpları kıra kıra bu günlere geldik. Şehirlerimiz için önemli adımları atma zamanı. Biz çocuklarımıza bunu yansıtabiliyorsak, artık biz sitelerde yaşıyoruz. Bizim çocuklarımızda sitelerde yaşıyor. Biz bugün neyin arayışındayız? Bizim daha çok detaycı olmamız gerek. Yatay yapılaşmadan kastedilende budur. Bizim şu an gergin olmamız bile bize bu ortamın sağlanmamış olmasındandır. Biz son nesiliz ve bunula mücadele edip son buldurmamalıyız” dedi.
“KIRSALDA DA YENİ BİR HAMLE YAPMAK ZORUNDAYIZ”
Karaaslan, “Şehircilik meselesini 3, 4, 10, 20 yıl ile değerlendirip açıklamak mümkün değil. Türkiye’deki şehirciliği 1945’ler ile birlikte, köyden kente yoğun göç ve çarpık yapılaşmayla birlikte ele almak lazım. Biz kentlerde bir hamle gerçekleştirirken aynı zamanda kırsalda da bir hamle gerçekleştirmek zorundayız. Orada da tabiat varlıkları açısından, kültürel varlıklar açısından müthiş bir zenginliğimiz var. Cumhurbaşkanımız 2 vurgu yaptı. Biri Ayder yaylası biri de Uzungöl ile ilgili. Dedi ki bu görüntü bizi rahatsız ediyor. Biz bunu değiştireceğiz dedi. Bu irade önemli bir irade. Biz şöyle bir çalışma başlattık. Uzun zamandır da bunun fikri boyutuyla ilgili çalıştık. Türkiye’nin çok duayen isimlerini bir araya getirdik. Türkiye’de yerel ve geleneksel mimarinin geliştirilmesi konusu, bunu söylerken bir taklit anlayışından asla bahsetmiyorum. Çünkü geçmişten beslenmek ama aynı zamanda bugünün imkanlarını ve ihtiyaçlarını da bu işin içine katarak geleceğe bir söz söylemekle sorumluyuz” dedi.
“MİMARİ OLARAK YENİ BİR ANLAYIŞA İHTİYACIMIZ VAR”
Genel Başkan Yardımcısı Karaaslan, “Mimari olarak yeni bir anlayışa ihtiyacımız var. Hem şehirlerde hem de bütün yörelerde. İklimine, topoğrafyasına, geçmişine, geleneklerine, göreneklerine dikkat edilerek yapılacak işler var. Çünkü insanların yaşam alışkanlıkları da mimari de belirleyici unsurdur. Bunlarla ilgili çevre ve şehircilik bakanlığımız, tüm ilgili birimlerimiz, AK Parti şehir ve kültür başkanlığı olarak bizler bu konuyu önemsiyoruz. Türkiye’de çevre, şehir ve kültür konusunu bir arada ele alan tek genel başkan yardımcılığı AK Parti’de. Dolayısıyla bu konuyu ne kadar önemsediğimizi, bu 3 başlığı bir arada değerlendirdiğimizin de bir göstergesi. İnşallah bunun uygulamalarını önümüzdeki dönemlerde hızla görmeye başlayacağız hayatımızda” ifadelerini kullandı.
“YAPMAMIZ GEREKEN ÇOK İŞ VAR”
Türkiye’deki deprem gerçeğiyle ilgili de konuşan Çiğdem Karaaslan, “Biz ne kadar hazırız depreme? diye zaman zaman sorarız. Bu konuda yapılan çok iş var. Ama hala yapmamız gereken çok iş var. Türkiye deprem bölgesinde yer alan bir ülke. Dolayısıyla bizim bu gerçekle uygun önlemleri almak koşuluyla birlikte yaşamaya alışmamız gerekiyor. Dünyanın birçok ülkesinde bu tehlike var. 1999’dan önce yapılan bina stokuna baktığımızda 7 buçuk milyon kadar depreme dayanıksız, sağlıksız koşullarla üretilmiş bir konut stoku çıkıyor karşımızda. Biz kentsel dönüşüm hamlesi başlattık. Kentsel dönüşüm bir kentteki sağlıksız ya da yaşanamaz hale gelen konut dokusunu ya da sanayi dokusu olabilir fark etmez kentin içindeki o alanları dönüştürmek gibi bir irade ortaya koyduğu kadar aynı zaman da depremle mücadele edebilme, bu konuda daha sağlıklı yapılaşmaya bu ülkeyi götürebilme iddiası taşıyor” dedi.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM İLE SAĞLIKLI YAPILAŞMA DÖNEMİ BAŞLATTIK”
Kentsel dönüşüm noktasında ciddi bir hamle başlatıldığının altını çizen Çiğdem Karaaslan, “Biz kentsel dönüşüm hamlesi ile birlikte Türkiye’de ciddi bir dönüşüm başlattık. Bu hamlenin ilerleyen dönemde riskleri azaltacak bir noktaya getireceğini biliyoruz. Sadece devletin bir takım önlemleri alması, sadece binaların dönüşmesi yeterli değil. Burada halkımızla bir seferberlik bilinciyle konuya yaklaşmamız lazım. Bilinçlenmek, bu gerçeği hayatımızın bir gerçeği olarak kabul edip, mücadele yöntemlerini çeşitlendirmemiz gerekiyor. Ne korkusu bizim için bir çözüm ne de sürekli bu işi geleceğe devretmek. Çevre ve şehircilik bakanlığımız kentsel dönüşüm konusunda Türkiye’nin şu anda 52 ilinde olması gerekiyor, risk alan ilan etti. Bu risk alanlarında dönüşüm hızla başlatıldı. Bu dünden bugüne hemen olacak bir konu değil. Maalesef sürece ihtiyacımız var. Vatandaşlarımızın da kaçak yapılaşma konusundaki, belediyelerin müsemması ya da vatandaşların taleplerinin artık son bulması gerekiyor. Kaçak yapılarla mücadele konusunda hep birlikte vatandaş, toplum, devlet, belediyeler ciddi bir seferberlik halinde mücadele edip savaşmalıyız ki gelecek nesillerde artık gündemimizde böyle bir endişe olmasın” ifadelerini kullandı.