İSTANBUL

Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 'Doğurganlığın Korunması Sempozyumu' gerçekleştirildi

- Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan:

İSTANBUL (AA) - Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ile Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Bakırköy Şubesi işbirliğinde 'Doğurganlığın Korunması Sempozyumu' gerçekleştirildi.

Hastaneden yapılan açıklamaya göre, üreme sağlığında güncel ve bilimsel yaklaşımların ele alındığı akademik buluşma, alanında uzman isimleri bir araya getirdi.

Etkinliğin açılış konuşmaları, Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan ile TJOD Bakırköy Şubesi Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Turgut Aydın tarafından yapıldı.

Prof. Dr. Murat Arslan'ın başkanlığında gerçekleşen programda, üreme tıbbı, jinekolojik onkoloji ve fertilite koruyucu yaklaşımlar multidisipliner bir bakış açısıyla ele alındı.

Güncel bilimsel veriler, klinik deneyimler ve hasta odaklı uygulamalar ışığında yapılan paylaşımlar, doğurganlığın korunmasına yönelik farkındalığın artmasına ve klinik pratiğe katkılar sundu.

- 'Meme ve kan kanserlerinde bazı tedaviler, çocuk sahibi olmayı zorlaştırıyor'

Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Murat Arslan, doğurganlığı korumanın 'kanser tedavisi bitince bakarız' denecek bir konu olmadığını belirtti.

Arslan, yaş, yumurtalık rezervi, tedavinin aciliyeti ve kişinin koşullarına göre bir yol haritası çizilmesi gerektiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

'Böylece hem kanser tedavisi güvenle sürer hem de gelecekte gebelik şansı mümkün olduğunca korunur. Meme ve kan kanserlerinde bazı tedaviler (kemoterapi, hedefe yönelik ilaçlar, radyoterapi) yumurtalıklara zarar vererek ileride çocuk sahibi olmayı zorlaştırıyor. Bu yüzden doğurganlığın korunması için onkoloji/hematoloji ve üreme sağlığı ekibinin birlikte planlama yapması gerekiyor.'

Kan kanserlerinde tedavinin bazen çok acil başladığı için yumurta/embriyo dondurma için zamanın sınırlı olabileceğini, kısa bir fırsat varsa uygulanabileceğini kaydeden Arslan, kök hücre nakli planlananlarda riskin çok yüksek olduğunu ve erken değerlendirmenin şart olduğunun altını çizdi.

Arslan, zaman çok kısıtlıysa yumurtalık dokusunu dondurmanın seçenek olabileceğini ancak özellikle lösemi gibi durumlarda dokuda hastalığa ait hücre riski nedeniyle her hastaya uygun olmadığına dikkati çekti.

Meme kanserinde en sık tercih edilen ve en etkili yöntemin tedavi başlamadan önce yumurta (oosit) veya embriyo dondurmak olduğunu vurgulayan Arslan, şunları kaydetti:

'Günümüzde 'random-start' denilen yöntemlerle, adet döngüsünün hangi gününde olursa olsun uyarı tedavisine başlanabilir ve genellikle 10-14 gün içinde yumurta toplama işlemi tamamlanabilir. Böylece çoğu hastada kanser tedavisi anlamlı şekilde gecikmeden doğurganlık şansı korunur. Ayrıca bazı hastalarda kemoterapi süresince yumurtalıkları 'geçici uykuya alma' amacıyla iğne tedavileri (GnRH agonisti) kullanılabilir. Bu yöntem tek başına her zaman yeterli bir 'sigorta' değildir ama uygun hastalarda yumurta/embriyo dondurmaya ek destek olarak değerlendirilebilir.'