Dükkanındaki eserlerin her biri, tarihin, bir dönemin izlerini taşıyor.

Antikacı Şamil Cengiz Yılmaz’ın Harput’a yolu düşen herkesin önünden geçtiği, hayranlıkla seyre daldığı, tarihi eserlerden okuduğu dükkanın sahibi.

Harput’a ve tarihe, sanatkarlığa gönül vermiş bir isim... Ömrünü verdiği mesleğin bugün gün unutulmaması için gayret sarf ediyor.

Bugün ömrünü verdiği sanatkarlığın unutulmasının üzüntüsünü yaşıyor.

YILMAZ: ŞEHRE GÖÇ İLE BİRLİKTE BİRÇOK ŞEY SON BULMUŞ

Antikacı Yılmaz, “Sanatı bildikten sonra bir zorluğu yok, keyfi var. Ama sanat çırak, kalfa, usta şeklinde elden ele gelen bir yetişme tarzıdır. Kişilerin kendi kendine sanatkar olması mümkün değildir. Birinden sanatı öğrenmişseniz onu kendi katkılarınızla genişletebilirsiniz. Tabi sanatkar var, zanaatkar var. Sanatkar herhangi bir sanatı taklit eden kişidir, zanaatkar kendinden bir şeyler katan kişidir. Harput’ta buradan şehre göç ile birlikte birçok şey son bulmuş. Bu da son bulmuş. Değil Harput’ta, Elazığ’da da bu iş artık az a kaldı. Çünkü çocuğum okusun, adam olsun, devlet kapısında iş bulsun mantığı bu işi hemen hemen bitirdi. Sanat İbn-i Sina’nın bir sözüdür ‘iltifata tabidir İltifat görmediği yerden göçer’ kelimesini kullanmıştır. Eğer bir yerde sanat gelişmişse ilgiyle, alakayla, verilen siparişlerle gelişmiştir. Sanatla insan iç içedir. Günlük kullanım eşyalarından süs eşyalarına kadar her şeyde bir yaşam alanında, bir evde evin belli kısımlarında çeşitli sanat uygulamalarında sanatla insan iç içedir” ifadelerini kullandı.

YILMAZ: ELİMİZDEKİ ÜRÜNE İŞLEME YAPAN BİR MEMLEKET DEĞİLİZ

Şamil Yılmaz, “Biz bakırın çıktığı bir memleketiz ama bakırın işlendiği bir memleket değiliz. Mermerin çıktığı bir memleketiz ama mermerin işlendiği bir memleket değiliz. Bunun gibi bunları çoğaltabiliriz. Osmanlı döneminde ipek böcekciliği yapılmış; çok dut ağaçları var ama günümüzde birkaç amatör şeyin dışında ipek böcekciliği, ipek dokumacılığı, halı kilim dokumacılığı, ayakkabı yemeni yapımı, ayakkabı yapımı aynı şekilde, dericilik aynı şekilde… bunun sebebi ne? ‘Benim çocuğum gider ayakkabı yapmayı öğrenirse acaba kazanç verir mi’ veya ‘ahşap işlerse geleceği olur mu, bakırı işlerse geleceği olur mu’ endişeleri bir de günümüzdeki rahatlık. Veliler rahat, devlet memuru çoğu. Çocukları da rahat. Bilgisayarda oyun oynamak, keyfçatmak dururken gidip bir yerde eziyet çekmeyi kabullenmiyorlar” şeklinde konuştu.

YILMAZ: EL SANATLARININ İHYA EDİLECEĞİ BİR ÇARŞI YOK

Antikacı Yılmaz, “Mahalli sanatçılarla devlet kurumlarının el ele verip gençlerimizi yetiştirmeliyiz, buna sevk etmeliyiz. Sanatın bir getiri olduğunu kabullendirmeliyiz. Eğer belli bir yaşa gelmiş, bu işi bilen sanatkarlarımız da hakkın rahmetine kavuşursa artık bunu kim yapıyor, nasıl yapıyor bilmecesine dönecek. Benim burada bir atölyem yok. Oturduğum yerde dizimin üzerinde çalışıyorum ya da havada çalışıyorum. Çünkü bir mekan yok. El sanatlarının ihya edileceği bir çarşı yok” dedi.

YILMAZ: HARPUT’U KORUMA VE GELİŞTİRME PROJESİ HENÜZ ONAYLANMADI

Antikacı Şamil Yılmaz, “Böyle bir han yok. Bunların önündeki en büyük engel Harput’u koruma ve geliştirme projesi. Daha henüz Kültür Bakanlığı’nca onaylanmadı. Bu projeyi çizen firmayla Kültür Bakanlığı arasında futbol topu gibi bir o tarafa gidiyor bir bu tarafa geliyor. Bir türlü onaylanmıyor. Harput’un sahibi olduğunu iddia eden milletvekillerimiz de bu konuya sahip çıkmıyor. Eğer Harput’un sahibiyseniz u da Harput’un, Elazığ’ın sorunudur. Lütfen neyi bekliyor? Eğer biz burada Harput’u yeniden imara açamazsak, tarihi dokuya uygun olarak, Osmanlı dokusuna uygun olarak biz burada tarihi hanlar, çarşılar yapamazsak biz burada el sanatları üretim atölyeleri kuramazsak, ne turizme açabiliriz burayı ne turizmden gelir bekleyebiliriz, ne de tarihteki yerini alır. Harput kültürü demek sadece müzikle uğraşmak, türkü söylemek, kürsübaşı geceleri yapmak, şiir söylemek değildir. Harput kadim bir şehirdir. Onlarca el sanatının zirveye ulaştığı bir şehirdir. Elimizde örnekleri mevcuttur. Hayali değildir. Ben bunların bir çoğunu da satmadım. Burada bir müze açarız, bunları sergileriz diye satmadım. Eski Harput Valisi’nin kaplarından, eski Harput kapısından, eski Harput’ta işlenen bakırlardan, eski Harput’ta işlenen gümüşlerden ayakkabılara kadar elimde binlerce ürünüm var. Buraya ait olan önemli şeylerin bir çoğunu iyi paralar vermelerine rağmen satmadım. Burada kalmasını istedim. Ama maalesef onu da başaramıyoruz” diye konuştu.

YILMAZ: DEVLET DEMEK SÜREKLİLİK DEMEKTİR

Antikacı Şamil Cengiz Yılmaz, “Kararlar aldık, yazdık, imzaladık, eylem planına geldiği zaman vali gitti proje bitti. Bu korkunç şeyler. Bunlar korkunç şeyler memleketimiz için. Devlet demek süreklilik demektir. Bir iş yarım kalmaz. Vali gidince devlet ölmez. Başka bir vali gelir. Ama maalesef bunlar öylece kaldı. Kurultaylar, çalıştaylar, kararlar… artık lafı bırakıp eyleme geçmek lazım” ifadelerine yer verdi.

VİDEO