Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, "Vücudumuzda hormonların gerek az gerekse fazla olması, sağlık sorunlarına yol açıyor. Hormonların istediğimiz düzeylerde olabilmesi için bunların yapımlarında kullanılan minerallerin de istediğimiz oranda bulunması lazım. Dışarıdan alınan mineraller içinde en önemlilerinden bir tanesi iyi iyot. İyodun, tiroit hormonunun yapımında rolü var. Fakat pandemi döneminde yaşadığımız önemli bir problem, Kovid-19 enfeksiyonundan korunmak için kişilerin kontrolsüz bir şekilde eser element kullanımına başlamaları oldu. İyot kullanımı da kontrolsüz şekilde arttı. Öyle ki dışarıdan yüksek oranlarda iyot alınması bize, Kovid-19 enfeksiyonundan korunma değil, tiroit hastalıklarının artışı olarak geri dönmeye başladı. Dışarıdan yüksek doz iyot almanın yol açtığı sorunların başında ise hipertiroidi, yani tiroit hormonlarının kanda yükselmesi, ya da zehirli guatr geliyor. Yüksek miktarda iyot, vücudumuzun tiroit bezini yabancı bir doku gibi kabul etmesine neden olabiliyor ve tiroit tahribatına yol açarak hipotiroidi dediğimiz tiroit bezinin az çalışmasına da neden olabiliyor" diye konuştu.

YOSUN KELP İÇERİKLİ DESTEK ÜRÜNLERİNE DİKKAT

Yüksek iyot içeren ürünlerin başında yosun, kelp içeren destek ürünlerinin geldiğine işaret eden Prof. Dr. Yıldız, "Yüksek iyot içeren solüsyonların kullanımı da söz konusu oldu bu dönemde. Bütün bunlar bir anda tiroit bezinizin olması gerekenden çok fazla iyoda maruz kalmasıyla, çalışmasının bozulmasına neden oluyor. Pandemi döneminde biz bunun hastalarda yarattığı zararları şimdilerde görmeye başladık. Ayrıca iyotlu tuz, bütün deniz ürünleri, süt ve süt ürünlerinde de iyot olduğunu söyleyebiliriz. Ama özellikle bazı ilaçlar, görüntüleme tekniklerinde kullanılan ve damardan verilen ilaçlar ile katkı / destek maddesi adı altında satılan kelp (yosun) gibi ürünler yarar yerine sağlık riskine sokabiliyor." diye konuştu.

"FAZLA D VİTAMİNİ KALP RİTMİNİ BOZDU"

Prof. Dr. Yıldız, "Selenyum bunlardan biri. Tiroit hormonlarının normal çalışmasında rol alıyor. Ama selenyumun da fazla kullanılmasının, vücut açısından zararları var. Pandemide, selenyum da olması gerekenden fazla, çok gereksiz kullanıldı. Daha önemlisi, bir de bizim 'ismi hormon olmayan' hormonlarımız var. D vitamini örneğin. Aslında vücudumuzda diğer hormonlar gibi fonksiyon gören bir hormon. Yine pandemi döneminde kendimizi enfeksiyondan koruyalım derken kontrolsüz ve yüksek miktarda D vitamini kullanımı oldu. Gerekenden fazla alındığı için D vitamini toksikasyonu (zehirlenmesi) ile vakaların, acillere başvurduğunu biliyoruz. Yüksek doz D vitamini nedeniyle, kanda kalsiyum değerleri artabiliyor. Bu da kalpteki elektriksel iletim sistemi başta olmak üzere birçok organın fonksiyonunu bozabiliyor. Kalp ritim bozukluğuna yol açabiliyor" şeklinde konuştu.

Kovid-19'un uzun süreli etkilerinin de tartışıldığı bilimsel oturumların dikkat çektiği Avrupa Endokrinoloji Kongresi'nde, bilim insanlarının tartıştığı konulardan birinin de Kovid'in değişik hormonal sistemler üzerindeki etkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, sözlerini şöyle noktaladı:

"Bu anlamda pankreasta beta hücresi dediğimiz, insülin salgılayan hücreler geçici olarak ya da sürekli olarak etkilenebildi hastalıktan. Dolayısıyla Kovid geçiren bir grup hastada, kan şekerinin hastanedeyken geçici olarak yükselmesi söz konusu olduğu gibi, bir kısım hastada da bu, kalıcı hale gelebildi ve bu kişiler Kovid sonrası diyabet hastası olarak kaldı. Bu konuda dünyada devam eden uzun soluklu çalışmalar var. Kovid-19 geçiren kişilerde hem tiroit bezi bozuklukları, hem pankreas fonksiyonunda bozukluklar görebiliyoruz. Dolayısıyla iki yönlü etkisi var. Yani hormonal bozukluğu olanlarda Kovid çok ağır geçtiği gibi Kovid'in kendisi de orta ve uzun vadede hormon hastalıkları gelişmesine neden olabiliyor. Bu nedenle endokrinoloji uzmanları olarak Kovid-19 geçirmiş hastaların orta ve uzun dönemdeki sağlık risklerini de takip edip değerlendiriyoruz."